5 Ağustos 2011 Cuma

KARDEŞİM Fatma Betül'ün HİKAYELERDEN SEÇMELER ADLI KİTABINDAN BİR HİKAYE(2)

ANNELER GÜNÜ
Anneler günü yaklaşmıştı. Beyza annesine daha hiç bir şey alamamıştı. Sonra birden aklına bir şey geldi. Annesine bir çiçek yapacaktı. Sonra Beyza çiçek yapmaya koyuldu. Birkaç tane yaptıktan sonra çiçekleri masanın üstüne koydu. Çünkü o çiçekleri kavanoza koyup bir güzel annesine verecekti. Kavanozu alıp odasına geldiğinde bir de ne görsün, masasındaki çiçekler yoktu. Çiçekler yerine bir kağıt vardı. Beyza kağıdı açtı ve okudu. Kâğıtta şunlar yazılıydı:
“Sevgili Kızım;
Odana girdiğimde bu çiçekleri gördüm. Sana çok teşekkür ediyorum yavrum, hiç gerek yoktu bunlara. Bana senin kokun mutluluk dolu gülüşün yeter de artar bile kızım. Sen daha aramızda yokken babanla bizim dünyamız adeta bomboşmuş, bunu sen doğduktan sonra anladık, küçücüktün, pamuk gibi ellerin, yumuşacık tenin, mis kokan bedenin, ve o mükemmel saf ve tertemiz olan gülücüklerin… İşte yavrum Allahın bir armağanıydın sen. Çok mutlu olmuştuk babanla. O günden sonra daha bir farklıydı hayatımız. Daha bir güzeldi. Mutluyduk ve azimliydik hayata karşı. Her zamankinden daha bir fazla bağlanmıştık hayata. Çünkü sen vardın, masumdun, tatlıydın, mis kokuluydun ve sevmeye ve sevilmeye muhtaçtın. Aslında güzel kızım bu dediklerime öncelikle bizler muhtaçtık. Dedim ya bu duyguları biz seninle yaşamaya başladık. Demek ki aslında asıl ihtiyaç sahibi bizlermişiz. Tabi ki bununla kalmadın sen; her zaman düzenliydin, çalışkandın ve bizleri hiç üzmez o hayata karşı her zaman gülen gözlerinin ardında yüreğin umut doluydu, mutluydu ve sevgi doluydu. Yani kızım bize sevgiyi de, sevmeyi de ve sevebilmenin de güzel olduğunu sen öğrettin. İşte görüyorsun ki yine bir Beyza klasiği yaşattın bana, madden durumumuzun iyi olmadığını ve sana yeteri kadar harçlık veremediğimizi ve zor geçindiğimizi hepimiz biliyoruz, ama sen bunu bile hiçbir zaman dert edinmedin, içinde bulunduğun ve bulunduğumuz durumu idrak etmekte ve bizleri anlamakta hiç zorlanmadın ve bundan hiçbir zaman şikayetçi olmadın. Ne diyeyim ki güzel kızım, sen hep böyle ol, böyle kal ve bu pozitif yönünü hiç köreltme, her zaman gül, azimli ve çalışkan ol şimdiye kadar olduğun gibi, ve kendi ayakların üzerinde dur ancak hiçbir zaman senin ve hakkın olmayana el uzatma. Eminim ki bir gün seninde bizim gibi bir yuvan ve senden de tatlı evlatların olacak ve sen onlara çok iyi bir anne olacaksın. Onlarda senin anneler gününü kutladıklarında benim gibi mutlu olacak ve ne hissettiğimi anlayacaksın. Belki duygularımı tam olarak tarif edemem ve şuan yaşadığım heyecan ve mutluluktan hislerimi anlatamam ve göz yaşlarıma hakim olamam diye bu notu yazdım. Teşekkür ederim ciğer parem, teşekkür ederim. Seni çok ama çok sevdiğimi ve hiçbir karşılık beklemeksizin sevdiğimiz ve sevdiğimizi unutma, sen bize Allahımızın bir armağanısın. Biz her zaman bunu böyle gördük. Sağlıcakla kal. Ömrün hep mutlu, başarılı ve bereketli olsun güzel kızım, tatlı yavrum, mis kokulu, düşünceli, hissiyatlı ay parçam. Öptüm
Annen Fatma…”
Tabi ki de Beyza bu notu okurken göz yaşlarını tutamamıştı. Yaptığı kırlardan topladığı bir demet çiçeği derlemekti sadece. Ama onun ifade ettiği manayı annesinin duygu yüklü notunu okuyunca anlamıştı. Ve bu kadar sevgi dolu anneye ve babaya sahip olduğu için çok şükretti Allaha ve bir o kadar da mutlu oldu.
Beyza göz yaşlarını silerken annesi içeriye girdi. Oda sevinçten ağlıyor, gözlerini mendille siliyor ama yine ağlıyordu. Öyle bir sevgi tablosuydu ki bu onu ancak orada olanlar anlayabilirdi. Sarıldılar öpüştüler kokuştular.
Beyza sonradan olanları daha detaylı düşündüğünde aslında önemli olanın hediyenin maddi değeri değil gerçekte hatırlamak, sevmek ve sahip olduklarıyla için hem yetinmek hem de şükretmek olduğunu anlamıştı.
Fatma Betül FERİK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder