22 Haziran 2016 Çarşamba

STRES

STRES NEDİR?

Stres, çok duyduğumuz, herkesin hayatı boyunca karşılaştığı bir durumdur. Kişinin çevreyle uyumunu bozar ve kapasitesini zorlar. Herkes streste olup olmadığını anlayabilir. Stresi tanımlamak gerekirse, bireyin kendisini rahatsız eden bir ortamda organizmanın verdiği cevaptır. Vücut, stresli halde her duruma aynı tepkiyi vermez. Yani güzel bir olayla da karşılaşsa, kötü bir olayla da karşılaşsa her iki duruma da adaptasyon (uyum) göstermek zorundadır.
Stressiz bir insan yoktur. Çünkü insanlar çevrede olup bitenlere tepki verirler. Eğer stres hiç yoksa kişi tepki veremez. Çünkü enerjisi yoktur. Bu da ölüm demektir. Bu yüzden stres hayatın bir parçası olarak kabul edilmektedir. Bunun tam tersi bir durumda, yani aşırı streste de insan yaşayamaz. Çünkü aşırı bir şekilde enerjisini sarfetmektedir. Bu yüzden olması gereken düzeyde stres olmalıdır.
Stres zihnimizi ve fiziksel gücümüzü azaltabilir. Hayata negatif yönüyle bakar, karamsar bir ruh hali alırız. Bu stresin olumsuz tarafıdır. Olumlu stres ise, amaca ulaşırken kendi potansiyelimizi yeterince kullanmamızı ve bu doyumu hissetmemizi sağlar. Bu yüzden kendimiz için yoğun ve uzun olmamak koşuluyla bir miktar strese ihtiyacımız vardır.
Stresli olup olmadığınızı anlamak için şu sorulara verdiğiniz cevapların çoğunun evet olması gerekir:
  • Sürekli yorgun bir haldemisiniz? Sabahları yorgun bir halde mi kalkıyorsunuz?
  • Kendinizi sinirli, endişeli ya da panik halinde mi hissediyorsunuz?
  • Başkalarına karşı tahammül gösteremiyor musunuz?
  • Bir konuya yoğunlaşmakta güçlük mü çekiyorsunuz?
  • Uyku probleminiz var mı?
  • Genelde baş ağrısı çeker misiniz?
  • Daha önce yaptığınız işlerden zevk almıyor musunuz?
  • Kendinizi önemli biri değilmiş gibi mi görüyorsunuz?
  • Neşesiz ve depresif bir halde misiniz?
  • Soğuk algınlığına sık yakalanıyor musunuz?
  • Dinlenmek için herhanbi bir madde kullanıyomusunuz? (içki, sigara, uyuşturucu)
  • İştahınızda artma var mı?
  • Çabuk mu sinirleniyorsunuz?

STRES ANINDA VÜCUTTAKİ DEĞİŞİKLİKLER

Günümüzde stresin bir çok sağlık problemine yol açtığı bilinmektedir. Stres anında beyinden vücuda savaş ya da kaç mesajı gelir. Bu sırada kalp daha fazla enerji üretmek için besinleri daha hızlı pompalar ve kalp daha hızlı atmaya başlar. Oksijen miktarını arttırmak için solunum hızı artar ve kan damarları genişler. Bir çok kişinin farkettiği bir durum olan göz bebeklerinin büyümesi gerçekleşir. Dalak daha çok kan üretir ve karaciğer kana daha fazla glukoz (şeker) üretir. Sindirim hızı yavaşlar.Böylece enerji beyin ve kaslar tarafından kullanılır. Bu durum uzun düre devam ederse vücuda zarar vermektedir.

STRES NE GİBİ SORUNLARA NEDEN OLUR?

Stres anında fazla enerji tüketildiğinden birey kendini güçsüz, yorgun ve endişe içinde hisseder. Daha sonraları kişi uyku problemi çekmeye başlar. Sinirli ve çabuk heyecanlanan biri olur. Konsantrasyon kaybı yaşar ve dikkatini toplayamaz. Daha önce yaptığı ve kolay olan işleri yaparken güçlük çeker. Yani kendi işini kendisi zorlaştırır. İş performansı olumsuz yönde etkilenir ve düşer. Madde bağımlılığı görülür ve içe kapanmaya başlar. Kendini rahat hissedemez. Panik ataklar ortaya çıkar.
Ayrıca kalp hızı artar ve ateş basması görülür. Çarpıntı başlar. Baş ağrısı, nefes darlığı, hazımsızlık ve yutkunma zorluğu ortaya çıkar. Mide bulantısı ve iştah kaybı dolayısıyla da kilo kaybı ortaya çıkar. Cinsel fonksiyonlarında değişiklik olur. Vücut direnci düşer ve sık sık soğuk algınlığına yakalanır.
Bunların dışında vücutta tuz tutulmaya başlanır. Böylece tansiyon gerektiğinde yükseltiliyor. Tansiyonun artması kalbin yorulmasına nedne olur. Vücut direncini arttırmak için stres hormonu (kortizol) salgılamaya başlar. Enerji sağlamak için yağ harcandığından kandaki kolesterol ve yağ miktarı artmaya başlar. Bu da kalp damar hastalıklarının oluşumuna zamin hazırlar.
Stresli zaman uzadıkça kas ve kemiklerde kayıp başlar. Şeker hastalığı görülebilir. Çünkü stres hormonu kan şekerinin dengesizi bozmaya ve pankreasa yük bindirmeye başlar. Pankreas kan şekerini dengeleyecek hormonlar ürettiğinden harap olursa şeker düzeyi de değişir.

STRESLE BAŞA ÇIKMANIN YOLLARI

Stresle başa çıkabilmenin en önemli yollarından birisi zamanı ele almaktır. Yani düzenli bir şekilde herşeye vakit ayırmak gerekir. Sadece ders, iş veya mecburi işler değil, beslenme, çeşitli aktivite, eğlence, egzersiz gibi konulara da vakit ayrılmalıdır. Fiziksel bir aktivitede bulunmak, egzersiz yapmak, vücudun fizyolojik şartlarını düzene sokmaktadır. Kalp daha rahat oksijen gönderir, bireyin zindeliği ve gücü artar. Stres hormonlarından kurtulmak kolaylaşır. Bu egzersizlerin yanında gevşeme hareketleri yapılması bedenin rahat bir şekilde kontrol edilmesini sağlar. Bunun için bir uzmandan yardım almak en iyisidir. Çünkü yapılması gereken egzersiz hareketlerini size iyi bir şekilde aktaracaktır. Bunun dışında beslenmeye dikkat edilmelidir. Kahve, çay, kola gib içecekler stresi arttırır. Bitki içecekleri, meyve suları daha çok tercih edilmelidir. Hem enerji düzeyi hem de strese karşı oluşacak tepkiler düzeltilir.
Kişilerle olan ilişkileri ve sosyal etkinlikleri geliştirmek de stresi azaltmanıza büyük katkı sağlayacaktır. Karşıdaki kişiyle tartışırken sorumluluğu ona yüklemek yerine kendi üstüne almak daha olumludur. Farklı bir şeyler denemek de kişiyi rahatlatan aktivitelerdir. Örneğin imaj yenileyerek, konsere giderek, yürüyüş yaparak ortamın oluşturduğu stresten uzaklaşmaya katkı sağlar.
Kişinin kendisi ya da bir başkası hakkında sürekli olumsuz düşünmesi durumu daha da kötüleştirir. Örneğin iş veya okulda düşük bir performans gösteren bir kişi, bundan sonraki bütün olayların da böyle gerçekleşeceğini düşünmek yerine, daha iyi olabilirim diye düşünmesi kendisine pozitif olarak yansıyacaktır. Ayrıca bir problemi çözmek için bazı metodlardan faydalanılabilir. Bunun için; stres neden oldu, çözüm yolları nelerdir, sorunu sadece ben mi sorun olarak görüyorum gibi sorularla problem kontrol altına alınabilir.
Bir çok kişi streste kurtulmak için başka yolları seçer. Bunlar kesinlikle faydasızdır. Madde bağımlılığı, kontrolsüz bir şekilde alışveriş yapma, aşırı tepksi gösterme, herşeyi içine atmak, içine kapanmak, aşırı yemek yemek streste etkili olmayan yöntemlerdir. Bunlar tam aksine vücudun dengesini daha da bozmaktadır.

KAYNAK:http://www.xn--salk-1wa3i.net/stres.html

21 Haziran 2016 Salı

ELEMENTLERİ TANIYALIM (( He ))


Periyodik tablonun 2. elementidir.

SİMGE: He

ATOM NUMARASI: 2

CAS NUMARASI: 7440-59-7

ELEKRTON KONFİGÜRASYONU: 1s2

KABUK BAŞINA ELEKTRONLAR: 2

ATOM KÜTLESİ: 4,002602(2) g/mol

KAŞİF: William Ramsy


? H'den sonra en hafif gazdır.

? Renksizdir.

? Kokusuzdur.

? Soygaz olduğu için tepkimeye girmez.










20 Haziran 2016 Pazartesi

HARARETİ KESEN DOĞAL VE BİTKİSEL YÖNTEMLER

Yaz sıcaklarının en önemli sorunlarından biri hararettir.Hararet ile mücadele etmek için aslında ufak tefek bitkisel kürler ve bitkisel yöntemler uygulamak yeterli olacaktır.Hararet ile mücadele noktasında bitkisel çözümler yaratmak yaz sıcakları ile baş etmek için en zararsız ve en keyifli yöntem olacaktır. Şimdi sizlerle hararet gideren şifalı bitkilerpaylaşacağız.
Hararete iyi gelen şifalı bitkiler;
Vişne: Hararete iyi gelen şifalı bitkiler içinde vişne suyu en başta yer alıyor. Vişne suyu özellikle taze vişnelerden hazırlanmalıdır. Yaz sıcakları ile ve hararet ile mücadele noktasında vişne birebirdir. Vücudu rahatlatan ve serinleten vişne aynı zamanda fazla suyun atılmasına yardımcı oluyor.
Elma: Hararete ne iyi gelir sorumuzun bir diğer cevabı ise elmadır. Daha doğrusu elma suyu. kan şekeri üzerinde oldukça olumlu etkileri olan elma suyu, kan şekerini korumakta ve aynı zamanda vücudu serinleterek rahatlatmaktadır.
Nar: Hararete ne İyi gelir diye soruyoruz ve bir diğer cevap olarak nar yani nar suyunu buluyoruz. Hararete iyi gelen şifalı bitkiler içinde yer alan nar suyu, oldukça etkili. Özellikle nar suyu kötü kolesterolü düşürerek vücudun ihtiyacı olan iyi kolesterolü yükseltiyor. Yaz sıcakları ile mücadele noktasında hararete iyi gelen şifalı bitkiler çok işinize yarayacak.
KAYNAK:http://www.bitkiseldermanlar.com/ne-iyi-gelir/hararete-ne-iyi-gelir.html

NAMAZ EN MÜHİM İBADET (YENİ HAYAT)

Efendiler Efendisi’nin (sas), Rabb’ine ‘aşk’ ile takdim ettiği ve en lezzet aldığı ibadettir namaz. Bu sebeple Müslümanlar namaza çok dikkat etmeli. Zira kulun ilk sorguya çekileceği ibadet namazdır. Zina değil, içki değil, başka bir şey değil namaz! Bundan, diğer hususların önemsiz olduğu değil; aksine namazın ehemmiyeti anlaşılmalı. Çünkü hakiki namaz zaten insanı fuhşiyattan meneder, içkiden uzaklaştırır, kötü alışkanlıkları unutturur…
Bir insan namaz kılmıyorsa, hayatının en büyük kayıp kuşağında yaşıyor demektir. Oruç, namaz kılmaktan daha kolay bir ibadettir. Hac da öyle. Hac ruha ibadet neşvesi aşılarken, nefse de seyahat hazzını tattırır. Günde, ferdin şuurunun derinliğine göre beş defa Allah’a arz-ı ubudiyeti onu çok yüceltir. Evet namaz deyip geçmemeli; namazdan vazgeçen, korkulur ki yarın bir gün dinden de vazgeçebilir… Namazda miraç vardır. Ama, herkes bunu namazda kendi samimiyetine göre hisseder ve kabiliyeti nisbetinde yükseldiğini duyar. Herkesin hissettiği kendi miracıdır ve bu mirac bazılarının ayağından geçer, bazılarının da başından. En mükemmel mirac Efendimiz (sav)’in miracıdır ki bizler de ümmeti olarak O’nun (sas) miracını örnek almalıyız.

Birlikte yaşama ahlâkını diriltmeliyiz

Îsar ruhunu yaşatmak lâzım. Başkalarının hissiyâtıyla, ihtiyacıyla kendimizi doğrudan mesul görmeliyiz. Yanımıza gelen her insana, ihtiyacını giderme adına aç mı, açıkta mı, istirahati mi gerekiyor, sormalıyız. Yedirmeli, içirmeliyiz. Bu duygu çok önemli. Ama maalesef, pek çok insanda “başkaları için yaşama ruhu” tam mânâsıyla yerleşmemiş. Bu üzüntü verici bir durum. Siz sofradasınız fakat arkadaşınızın oturacak sofrası bile yok. Kimsenin bunu görememesi elem verici bir durum.
Bir de bizimle beraber çalışan, hizmet veren insanları soframızdan ayrı bırakmak, onlarla aynı sofrayı paylaşmamak doğru değildir. Bize düşen, insan olarak herkesi aziz bilmek ve aziz tutmaktır. Ayrıcalığa düşmek bizim ahlâkımızla, peygamberî ahlâkla bağdaşmaz.
Ayrı mekânlarla, ayrı makamlarla, ayrı imkânlarla kendimizi insanlardan ayırmamalıyız. İnsanları küçük görmemeliyiz. Ne iş yaparlarsa yapsınlar, herkesi aziz bilmeli, aziz tutmalı; yemeğimizi, soframızı onlarla paylaşmalı ve farklı muamelelere girmekten sakınmalıyız. “Fâni dünya” demek kolay; fakat onun fânî olduğunu hissetmek çok zordur. Rabb’im hepimize hissettirsin.

Gökler ötesinden nurlar
Kullarım Ben’i senden soracak olurlarsa, bilsinler ki Ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve Bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler. (Bakara 186)
Söz sultanı’ndan (sallallahu aleyhi ve sellem)
Fahr-i Âlem Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Gerçek Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların emniyet ve selamette olduğu kimsedir. Hakiki muhacir de Allah’ın yasakladıklarından uzaklaşıp Allah’ın hoşnut olduğu şeylere hicret edendir.” (Sahih-i Buhari; Müsned-i Ahmed b. Hanbel)
Rabb’e münacât
Ya Rabb’i! Ehl-i iman hakkında kötülük düşünen ne kadar şerir insan varsa sen bizi onların şerlerinden ve tuzaklarından koru. Kâfirlerin azgınlıklarını, facirlerinentrikalarını başımızdan defet.
Salavatnâme
Allahümmesalli alâ seyyidinâ Muhammedin minessemâvâti vel arzı ve minel arşil azîm.

KAYNAK:https://www.yenihayatgazetesi.com/namaz-en-muhim-ibadet-24782

17 Haziran 2016 Cuma

KURU BUZ NEDİR?





Kuru buz (veya karbondioksit karı) katı karbondioksittir. Katı sudan çok daha yoğundur ve donma noktası da çok daha düşüktür. Gaz sıkıştırılarak dışarı ısı vermesi sağlanır ve bu ısı kondansatörler yardımıyla depolanır. Daha sonra birden basınç düşürülünce madde alması gereken ısıyı geri alamaz ve buz halinde kalır.
Oda koşullarında (~1 atm) kuru buzda katı-gaz faz geçişi süblimleşme olur. Adının kuru buz olmasının sebebi de budur. Kuru buz ılık veya sıcak suya konulursa havada sisli bir ortam elde edebilirlerdi. Bunun sebebi kuru buzun süblimleşirken ortamdaki ısıyı almasıdır. Bu hava içerisinde bulunan su moleküllerini soğutur ve sonuçta ağır hareket eden yoğun bir sis bulutu ortaya çıkar. Aynı şey sıvı azot için de geçerlidir.
Kuru buz elde etmek için yapılması gereken ilk iş CO2 gazını sıvı hale dönüştürmektir. Bunun için de yüksek basınç ve düşük sıcaklık gerekir. Bir tüp içinde sıvı halde bulunan CO2 tüp eğilerek dışarı döküldüğünde gürültü ile etrafa dağılır ve sıvı halden gaz haline geçer. Bu değişim için gerekli enerjinin tamamını dışarıdan alamaz (olay çok hızlı cereyan eder) ve bir miktarını kendi içinden alır. Böylece gaz halindeki CO2 kendini soğutarak donar. Buna
karbondioksit karı denir. Bu olaydan faydalanılarak istenildiği anda -80 °C'lik soğuk ortam elde edilebilir. Dewar kapları bu karın asetonla karıştırılmasıyla meydana getirilen özel termoslardır. Bu termosların dışarıyla ısı alış verişi olmadığından -80 °C'lik ortam elde edilmiş olur.



KURU BUZ KULLANIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

KURU BUZ -78° C dir. Yüksek soğukluk ihtiva eder.

1- Kuru Buza el ile temas edilmez. Temas halinde her zaman kalın bir eldiven veya maşa kullanılmalıdır.Eldiven giyilmemesi, koruyucu kullanılmaması ellerde aşırı Soğuk yanığı oluşturur.

2- Hava almayan bir kap içine kuru buz konulmaz. Kuru Buz Süblime buhar olacak ve iç basıncı artırarak patlamaya sebep olacaktır.

3- Her türlü araç ile taşımalarda havalandırma olmasına muhakkak dikkat edilmelidir.

4- Muhafaza veya taşıma sırasında ürünlerin direk olarak Kuru Buz ile teması engellenmelidir. Yüksek soğukluk çok çabuk donma gerçekleştirir ve ürüne zarar verebilir.

5- İçeceklerin, giyeceklerin ve yiyeceklerin içine şaka amaçlı asla Kuru Buz konulmamalıdır.

6-Kuru Buz Direk olarak yeme, içme ve serinleme amaçlı kullanılamaz. Ağızda, boğaz ve cilt de ciddi ve ağır yanıklar oluşturur.

7-Kuru Buz her zaman Çocuklardan uzakta tutulmalıdır. Bilimsel amaçlı deneyler ve sunumlar eğitmenler veya ehil ebeveynler tarafından yapılmalıdır.

8-Kuru Buz, bir sıvı içine "erime" değildir. "Yüceltme" olarak adlandırılan Süblime işlemi oluşur. Süblimasyon bir katı maddenin sıvı hale geçmesidir. Ve bu orijinal katı doğrudan gaz haline gelir.

9. Kuru Buzun genişleyen katı Karbon dioksit olduğu asla unutulmamalıdır. Çözülen bu gazın doğrudan uzun bir süre teneffüs edilmesinden kaçınılmalıdır. Ortam havasında bir karıncalanma hissedildiğinde hemen havadar ve temiz bir ortama çıkılmalıdır.


Ve Her zaman,
KURU BUZ KULLANIRKEN DİKKATLİ OLUN !

VİDEOLAR






SİNİRLENDİĞİMİZDE NE YAPMALIYIZ?

Trafikte yolunuz kesildiğinde tepenizden dumanlar çıkıyor mu? Çocuğunuz söylediğinizi yapmadığı zaman kan basıncınız tavan yapıyor mu? Öfke normal ve hatta sağlıklı bir duygudur; ancak öfkenizle pozitif bir şekilde nasıl başedebilmelisiniz. Peki bunu nasıl yapacaksınız?
Mayo Clinic’te yer alan etkili öfke yönetimi tavsiyeleri öfkenizi yenme konusunda başarılı olmanıza yardımcı olacak. Ani patlamalarınız, öfkeniz ya da asabiyetiniz ailenizle, arkadaşlarınızla, arkadaşlarınız ve hatta yabancılarla ilişkilerinizi olumsuz olarak etkiler. Öfke yönetimi teknikleri, öfkenizi ifade etme şeklinizi değiştirmenize yardım etmede ispatlanmış bir yoldur.
Öfkenizi kontrol etmeye yardımcı 10 tavsiye
1. Bir mola alın. Klişe gibi görünse de, tepki göstermeden önce 10’a kadar sayma öfkenizi yatıştırabilir.
2. Ortamdan uzaklaşın: Öfkeniz biraz yatışana kadar, sinirlendiğiniz kişiden biraz uzak durun.
3. Biraz sakinleşince, öfkenizi ifade edin. Çatışmacı olmayan bir şekilde öfkenizi ifade etmek sağlıklıdır.
4. Biraz egzersiz yapın. Fiziksel aktivite, duygularınız için bir çıkış noktası sağlıyor. Özellikle, öfkeden patlamak üzereyseniz. Hızlı tempoda bir yürüyüş ya da koşu yapabilir, yüzebilir, ağırlık kaldırabilirsiniz ya da basket atışları yapabilirsiniz.
5. Bir şey söylemeden önce dikkatli düşünün. Aksi halde, pişmanlık duyacağınız bir şey söyleme olasılığınız fazladır. Söylemek istediklerinizi yazmanız faydalı olabilir. Öfkeliyseniz yazarak konudan uzaklaşabilirsiniz.
6. Durumların çözümünü tespit edin. Sizi neyin çıldırttığına odaklanmak yerine, kızgın olduğunuz kişiyle birlikte sorununuza çözüm bulmaya çalışın.
7. Problemi anlatırken “ben” sözünü kullanın. Bu karşınızdakini ayıplamak ya da suçlu bulmaktan kurtulmanıza yardım edecektir. Örneğin, “Ev işlerine yardım etmelisin” yerine, “Bu akşam ev işlerine yardım etmediğin için üzüldüm” ifadesini kullanın.
8. Kin gütmeyin. Eğer diğer kişiyi affederseniz, bu ikiniz için de yararlı olur. Herkesin sizin istediğiniz gibi davranmasını beklemek gerçekci değildir.
9. Gerilimi, tansiyonu azaltmak için mizahı, dalga geçmeyi deneyin. İğneleyici ve küçümseyici alayı kullanmayın, bu duyguları incitebilir ve her şeyi daha kötü yapabilir.
10. Gevşeme becerileri uygulayın. Gevşeme becerilerini öğrenme ve stresi azaltma öfkenizi kontrol etmeye yardımcı olacaktır. Derin nefes alma, bir gevşeme sahnesini gözünüzde canlandırma ya da sakinleştirici bir sözü tekrar etmeyi deneyebilirsiniz. Diğer öfkeyi hafifletme yolları ise müzik dinlemek, bir gazetede yazı yazmak ya da yoga yapmaktır.
http://www.zaman.com.tr
http://www.aktuelegitim.com

16 Haziran 2016 Perşembe

NÖROTRANSMİTTER

Nöronlar arasında veya bir nöron ile başka bir (tür) hücre arasında iletişimi sağlayan kimyasallara nörotransmitter (uyarıcılara tepki) denir. Sinir sistemi boyunca sinirsel sinyaller bu kimyasal taşıyıcılar yardımıyla iletilir.
Sinir hücrelerinin taşıdığı sinyaller nöronlar üzerinde son derece hızlı ilerler. Bu hız sinir hücresini türüne göre 1m/sn ile 12m/sn arasında değişir. Sinir hücreleri arasındaki bağlantı ve sinyal aktarımını ise sinaps denilen ve iki sinir hücresi arasında bulunan bölgelerce sağlar. Bu bağlantı bölgelerinde sinyalin geldiği nörondan salgılanan nörotransmitterler, karşıdaki nöronun hücre yüzeyinde bulunan protein reseptörlerce algılanarak sinyalin bu hücreye aktarılmasını sağlarlar. Post-sinaptik protein reseptörlerle iletişim yolu çoğu sinir ileticisi için geçerli olmakla beraber gaz formunda bir sinir ileticisi olan nitrik oksit post-sinaptik membranı aşarak intrasellüler cGMP düzeyi üzerinden etkisini gösterir. Günümüzde ATP de sinir ileticisi olarak kabul edilmektedir ve etkilerinin bir kısmı için pürinerjik post-sinaptik reseptöre ihtiyaç duymaz.
Sinapslarda iki hücre arasındaki mesafe son derece azdır (yaklaşık olarak 20nm). Bu durum fizyolojik sıcaklıklarda ve ortam koşullarındaki difüzyon hızı ile birlikte ele alındığında, bir hücreden salınan nörotransmitter maddenin diğerine varış zamanının neredeyse anlık olacak şekilde çok kısa olmasına neden olur.
Temel olarak iki grup nörotransmitter madde bulunur. Bunlar eksite edici (uyarıcı) ve inhibe edici (engelleyici) maddelerdir. Sinir istemindeki sinyallerin işlenip bunların bilgiye dönüştüğü yer olan sinapslarda bu iki farklı grup nörotransmitter madde sayesinde bazı sinyaller artırılırken bazıları azaltılmış olur. Bu özellik, sinir dokuların sinyal işleme yetisinin temel bileşenlerinden biridir.

KAYNAK: VİKİPEDİ






:VİDEOLAR: