9 Eylül 2011 Cuma

ORKESTRANIN BOZUK SAZI

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde dört başı mamur bir ormanda bütün hayvanlar kardeşçe yaşarmış. Kimin ayağı tökezlese elinden tutulur, kimin dili sürçse affolunurmuş. Her hayvan diğerinin aynasıymış. Hataları düzeltmenin güzel bir yolu bulunurmuş.
Bu ormanda yaşayan hayvanlardan biri de sincapmış. Kızıl tüyleri, yelpaze gibi kuyruğu, ele avuca sığmayan hâliyle ile sevimli mi sevimliymiş. Orman halkı onun bu sevimliliğine bayılırmış. Gördükleri yerde sırtını sıvazlar, tatlı dille hâlini hatırını sorar, nerden buldukları bilinmez, fındık, fıstık ikram ederlermiş.
Sincap, orman halkının bu içten sevgisinin kıymetini bilmezmiş.
Kargaya “Kes çirkin sesini.”, baykuşa “Uğursuz kuş, yoluma çıkma.”, tilkiye “Tavuk hırsızı.” dermiş. Herkese bir sözü varmış. Kalp kıracakmış, dostlarını üzecekmiş, kimin umurunda. Doğru-yanlış, akıl süzgecinden geçirmeden ağzına geleni söylermiş.
Orman halkı bir söylemiş olmamış, iki söylemiş olmamış. Bakmışlar, değil bir, bin söyleseler anlamayacak sincap. Bir gece ormanı terk etmişler. Sincaptan uzak bir yerde, kendilerine yeni bir yurt tutmuşlar.
Sincap uyanmış. Ağaçların dallarında dolaşan rüzgâra söylenmiş. Bu sabah ötmüyorlar diye bülbüller hakkında atıp tutmaya başlamış. Hayret, ağzını açıp karşılık veren olmamış. Sincap, var bu işte bir bit yeniği diyerek başını kaldırınca görmüş ki ormanda in cin top oynuyor.
— Beni bırakıp pikniğe gitmek he! Akşama dönsünler gösteririm ben onlara, diye söylenmiş.
Doğan güneş batmış, sabah akşam olmuş. Ne gelen olmuş ne giden. Sincap hâlâ söylenirmiş:
— Tilki’nin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânı. Bugün değilse yarın geleceksiniz. Bugün gelseniz bir söyleyecektim, yarın bin söyleyeceğim. Sizi gidi arkadaş düşmanları sizi. Aman sincap, cicim sincap diye sevin, yüzüme gülün, gezmeye bensiz gidin. Haktan reva mı bu?
Ertesi gün de gelen-giden olmamış. Sincap karşı tepelere kadar çıkıp çevreyi kolaçan etmiş. Bir ize rastlamamış.
— Acaba nereye gittiler, diye endişelenmeye başlamış. Başlarına bir şey gelse, yanlarında aslan var, kaplan var. Nereye gider bu kadar hayvan? Yer yarıldı, içine mi girdiler? Yoksa uzaylılar mı alıp götürdü? Koca ormanda ben bir başıma ne yaparım? Bunlar benim dilimden kaçmış olmasın!
Sincap orman halkına söylediği kötü sözleri, canlarından bezdiren şımarıklıklarını hatırlayınca pişman olmuş. “Keşke demeseydim, keşke yapmasaydım!”diye hayıflanmış. Keşkeler doldurmuş koca ormanı.
— Kötü şaka ve sözlerim yüzünden arkadaşsız kaldım işte, diye hayıflanıp durmuş.
Hayvanlar her gün bir kuşu ormana gönderip sincabı izletirlermiş. Ne yapıyor, hâlâ bastığı yere mi basıyor, yoksa hatasının farkına varıp pişman oldu mu? Her akşam bir araya gelip raporları değerlendirirlermiş.
Bir akşam yine toplanmışlar, son raporu değerlendiriyorlarmış. Güvercinin getirdiği rapora göre, sincap pılısını-pırtısını toplamış, yarın gurbete çıkacakmış.
Arkadaşsız ormanın dört bir yanı fındık ağacı olsa neye yarar? Dostlarla paylaşılmayan fındıklar saman gibi, tadı tuzu yok, diye söylendiği; yaptıklarına pişman olduğu, tövbe ettiği yazıyormuş güvercinin raporunda.
Ölçmüşler biçmişler, ince eleyip sık dokumuşlar. Uzun tartışmalardan sonra sincabın gerekli dersi aldığını söyleyerek ormana, yurtlarına dönmeye karar vermişler. Gurbette yaşamak hayvanlar için de zormuş doğrusu.
Sincap sabah uyanınca ne görsün; orman yine eski orman. Bülbüller ötüyor, aslanlar kükrüyor, ağaçkakanların tak takları ormanı inletiyor. Sincap şaşkınlıktan küçük dilini yutuyormuş az daha.
Gördüğü hayvana sarılmış. Hepsinden özür dilemiş. Böylece orman orkestrasının bozuk sazı akort edilmiş. Ormandan yükselen ahenkli ses, çevre ormanları aşıp dünyanın bütün ormanlarına ulaşmış.

Ergül ALTAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder