24 Kasım 2011 Perşembe

YA NASİP

Her yıl babamın yıllık izne çıkmasını dört gözle bekleriz. Babamın yıllık izne ayrıldığının ertesi günü soluğu köyde alırız. Bizim köyümüz bir tanedir. Çeşit çeşit meyvesi, taze ve tabii [doğal] sebzeleri ile bir içim sudur. Tek kusuru biraz fazla sıcak olması. Olsun, o kadar kusur kadı kızında da olur.
Geçen yıl temmuzda gittik köye. Annem, salçamı, tarhanamı yapamadım; çocuklar incir yiyemedi diye, “Bu yıl ağustosta gidelim.” dedi babama.
Babam “Ya nasip!” dedi.
Tatil lafı açıldığında eşe dosta, nasipse ağustosta gideceğiz dedik. Annem salçasını, tarhanasını gönlünce hazırlayacak, biz çocuklar doyasıya incir yiyebilecektik. Babam için temmuz veya ağustos fark etmez. O yine oltasını alıp iki günde bir balığa çıkacaktı.
Nasip demiştik ya! Ağustosta nasip değilmiş. Köye bu yıl da temmuzda gittik. Güldük eğlendik, koştuk oynadık; hoşça vakit geçirdik. Annem salçasını, tarhanasını yaptı, babam balığını tuttu çok şükür.
Neden ağustos değil de temmuz? Nasip!
Evimizin koca bir balkonu var. Balkonundan serçeler eksik olmaz. Onlara ekmek kırıntıları ve yemek artıkları bırakırız. Haziran ayında alışılmışın dışında balkonumuzda sık sık martıya da rastlamaya başladık. Annem, ekmek kırıntılarına dadandılar, dedi. Komşularla aramız bozulacak, kuşlar gele gide onların balkonlarını da pisliyor, dedi.
Martılar, serçeleri geçti. Vakitli vakitsiz balkondalar.
Bir temmuz sabahı babamın neşeli bir şarkı çalan ıslığı ile uyandık. Oysa babam pazar sabahları kahvaltıdan önce balkonda belli belirsiz duyulan bir ıslıkla hep hüzünlü şarkılar çalardı. Biz ne oluyor demeğe kalmadan:
— Martı, şöminenin içine yuva yapıp yumurtlamış, dedi babam.
— Aman Allah’ım şaşırmış bu kuş, dedi annem.
Kuş kuluçkaya yatacak. Bizden ürküyor. En küçük bir tıkırtıda pııır uçuyor. Böyle giderse yumurtalardan yavru çıkması imkânsız. Acaba ne yapsak? Kafa kafaya verdik düşünüyoruz.
— Balkona çıkmayalım.
— Çöpü mutfakta biriktirelim.
— Evde yüksek sesle konuşmayalım.
— …
Bu tedbirlerin sorunu çözeceğinden emin değiliz.
— Bu ev yalnız bizim değil artık. Martının ve bizim. Öyleyse paylaşalım. Temmuz ayında martı otursun. Yılın geri kalanında biz otururuz, dedi babam.
İtiraz eden olmadı. Annem kahvaltıdan sonra yol hazırlıklarına başladı. Bir hafta sonra köydeydik.
— Geldiğimizde martı yavrularını görür müyüz baba, dedim.
— Nasip, dedi babam.

Ergül Altaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder