24 Kasım 2011 Perşembe

ANLA BENİ MATEMATİK

Anla Beni Matematik
Orhan Bilir


Ekim 2011 Beni hiç anlamadın matematik... Beni hiç sevmedin. Yıllarca senin sorularını çözdüm. En zor problemlerinle uğraştım. Senin için uykusuz kaldım. Bir teşekkür bile etmedin.

Oysa bir zamanlar seni ne çok sevmiştim. İlk derse mavi boncuklar, pembe çubuklar hazırlamıştım. Fındıklar, cevizler getirmiştim. Birer, ikişer, üçer saymayı fındıklardan öğrenmiştim. Ders bitince fındıkları kırıp yemiştim. İşte matematiği yuttuk, demiştim.

Gün geldi, rakamlarla resim yaptık. Sıfırdan balon, altıdan tavşan, yediden baston, sekizden gözlük… Sekizi yazdığım gün, öğretmenim uyarmıştı:

— Sekizi doğru yaz, demişti.

Her tarafı eğri olan bir sayıyı nasıl doğru yazacaktım ki… Ters yazdım olmadı, sıfırları üst üste koydum olmadı, üçten yardım istedim olmadı. Yazdığım sekizi kimseye beğendiremedim. İşte o gün hayal kırıklığına uğramıştım. Okuldan üzülerek ayrılmıştım.

O gün benimle hiç ilgilenmedin. Olanları çabucak unuttun. Beni sevindirmek için hiç uğraşmadın. Gizli gizli ağladığımı fark etmedin. Bir özür bile dilemedin.

Aramızdaki sevgi köprüsü yara almıştı. Gün geldi doğal sayılar yerini ritmik saymalara bıraktı. İleri saymaların yerini geri sayımlar aldı. Derken ardışık sayılara geçtik. O zaman sevindim. Nihayet matematikle barıştık, dedim. Fakat ardışık sayıların ardı arkası kesilmedi. Bir ucu ta çarpım tablosuna dayandı. Ve bir gün çarpım tablosu ile yüz yüze geldim. Onun gelişine hiç sevinemedim. Bir geldi pir geldi; bir daha da geri dönmedi. Öğretmenimize sordum.

— Çarpım tablosu ne zaman biter?
Öğretmenimiz:

— Ömür biter hesap bitmez, dedi.
Gerçekten öyle misin ey matematik? Senin çarpmaların, bölmelerin, toplamaların, çıkarmaların hiç bitmez mi? Basamaklarının sonu gelmez mi? Sayıların sonsuza kadar mı uzanır? Etkisiz elemanların etkili hale gelmez mi? Yutulan elemanların nereye gider?

Sevgili matematik:
Hatırlar mısın? Bir gün okula elma getirmiştik. Bunlarla kesirleri öğreneceğiz, demiştik. Ne kadar sevinmiştim. Hayalimde kırmızı paydalı kesirler canlanmıştı. Derste elmaları kesip pay ve paydalara ayırmıştık. Ders bitince de yemiştik. Öğretmenimiz:

— Matematiği ikinci kez yuttunuz, demişti.
Bu kez arayı düzelttim, demiştim. Ertesi gün yine elma getirmiştim. Kesir konusu gelince elmaları yeriz, demiştim. Fakat elmalarım elimde kalmıştı. Kesirler aldı başını gitti. Ondalık sayılara kadar dayandı.

Derse devam ettim. Ondalık sayıların kapısına dayandım. İşin sırrını çözmeden geri dönmem, dedim. Gördüm ki her soruda bir ipucu saklı imiş. İpin ucunu keşfettim. O zaman matematiğin dili çözüldü. Rakamların yüzü güldü. Basamaklara basarak yükseldim. Zor zannettiğim sorular birer birer çözüldü. Kaybettiğim teşekkürün yerine nice takdirler aldım. Yazılı öncesi kaçan uykularım geri döndü. Gerçek büyüklüğün ne olduğunu o zaman anladım.

Seni nihayet anladım, bilmem ki sen beni anladın mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder