12 Haziran 2011 Pazar

Kardesim Fatma Betül FERİK'in Hİkayelerden Seçmeler Adlı Kitabından Bir Hikaye

Hayal ve Gerçek
Uzun yıllar önce Bursa’nın dağ köylerinden birinde Hasan adında bir çocuk varmış. Hasan doğduğundan beridir Derecik ismindeki bu köyde yaşarmış. Hayatını anne ve babasının yanında geçirmiş. Hasan o ahşap ve kerpiçten yapılma evde anne, baba, dede ve babaannesi ile birlikte çok mutlu bir şekilde yaşıyorlarmış. Tüm aile köydeki diğer komşuları gibi geçimlerini topraktan çiftçilikle ve hayvancılıkla sağlıyorlarmış. Hasan da çocuk olmasına rağmen anne ve babasına elinden gelen gayretle yardımcı oluyormuş.
Tabi Hasan bütün çocuklar gibi oyun oynuyor ve kendisi için çok kısıtlı ama çokta büyük olan gökyüzünün altındaki diğer yerleri, köyleri ve o anda adını bilemediği büyük köy diye tabir ettiği şehirleri çok merak ediyordu. Hep oraları görmenin ve köye gelen misafir çocuklarından duyduğu okul denilen yere gitmenin hayalini kuruyormuş. Hasanların köyünde maalesef okul yokmuş. Anne babası da okul olmadığı için okuma yazma bilmiyorlarmış. Tabi ki ailede de başka okuma bilen olmadığı için hasan okumanın ne olduğunu harf denilen işaretlerle yazının oluştuğunu köyün imamından öğreniyormuş. Köy imamı çok iyi birisiymiş. Her zaman insanların yardımına koşar bildiği her şeyi özellikle çocuklarla olmak üzere herkesle paylaşmasını çok severmiş. Bu yüzden onun anlattıklarını hasan bütün dikkati ile dinlermiş. Anlatılanlar ve Hasanın yaşadığı rengarenk bitkilerle dolu ortam hayallerinin başlangıcını oluştururmuş ve kendi kendine “Bir gün ben de okula gideceğim, okuma yazma öğrenip bende büyük adam olacağım” dermiş. Bu istek Hasanda çok büyük bir arzuya dönüşmüş. Zihninde kurduğu bu hayal öyle yoğunlaşmış ki artık rüyalarına da girmeye başlamış.
Hasan bir gün köy imamı ile dertleşirken hayallerinden bahsetmiş. İmam Hasan’a çok güzel bir kalbin var, Allah senin bu güzel kalbin ve dualarının güzelliği hürmetine bir gün isteklerini gerçekleştirebileceğin bir ortamı sana nasip edecek demiş. Hasan da o günün bir an önce gelmesi için her gün dua edeceğini söylemiş.
Günlerden bir gün İmam Ahmet efendinin şehirdeki Öğretmen arkadaşı Cafer Bey köye çıkagelir. Ahmet Efendi arkadaşını görünce çok sevinmiş adeta mutluluktan havaya uçmuştur. Hasan bu mutlu tabloyu ve kocaman insanların bir çocuk gibi kucaklaşmasına çok şaşırmıştır. Ondaki bu şaşkınlığı gören Ahmet Efendi “Hasan müjde Allah dualarını kabul etti” der ve yanına çağırır.
Hasan – “hayırdır hocam ne oldu” der
Ahmet Efendi arkadaşının ne büyük bir eğitim gönüllüsü olduğunu bildiği için Hasana müjde vermiştir, tabi ki O bunu bilmediği için hala bu coşkuya bir mana verememektedir. Ahmet Efendi Cafer öğretmenle Hasanı tanıştırır ve önceden mektupları ile anlattığı Hasanın bu çocuk olduğunu söyler. Hasan sanki olanları anlamaya başlamıştır ki, imam Ahmet efendi;
-“Hasan der, bu benim arkadaşım Cafer öğretmen buraya seni görmeye ve ailenle görüşmeye geldi aslında” der. Hasan meseleyi uzun uzun dinleyip anladıktan sonra sevinçten çıldırmış gibi koşarak eve döner, Ahmet efendi dur Hasan dur dese de Hasan onu duymamıştır bile. O çoktan eve varmıştır bile. Anne ve babasına olanı biteni bir çırpıda anlatmış ama onlar Hasanın ne dediğini anlamamışlardır. Tam o sırada imdada imam Ahmet Efendi ve arkadaşı Cafer öğretmen yetişmişler uzun uzun olup biteni ve Hasanın önüne serilen fırsatı anlatırlar. Kendi içlerinde de okula gidememenin olanca acısı olan annesiyle babası bu haber karşısında gözyaşlarına boğulmuşlardır. Bu gözyaşları hem oğulları Hasanın hayallerinin gerçek olması hem de biricik oğullarına geçici de olsa hasret kalacak olmalarındandır. Ama önemli olanın O’nun geleceği ve yarınlarda Hasanın köy ve yörelerine sağlayacağı fayda olduğunun bilincindedirler. Bu nedenle Hasanın annesi Fatma Hanım oğluna sımsıkı sarılmış ve;
-“Git hasanım git. Allah o güzel dualarını kabul etti. Git oku, oku da adam ol emi. Burada seni iki çift göz ve çok seven iki yürek bekler. Ama sen eğer okurda Cafer öğretmen gibi öğretmen olursan kim bilir senin yolunu ne çok göz ve eğitime susamış gönüller bekleyecek” demiş.
Hasan bu sözleri duyunca şöyle bir doğrulmuş; “sen üzülme anacığım ben inşallah en kısa zamanda Cafer öğretmenimin de yardımıyla okullarımı bitirip memleketime bir öğretmen olarak döneceğim.” demiş. Ama Hasanın o simsiyah gözlerinden mutluluktan akan yaşlar sanki bir rahmet pınarına dönüşmüş. Ve Hasan dizlerinin üstüne çökmüş, ellerini göğe kaldırarak;
-“Allahım sana sonsuz şükürler olsun, daha düne kadar bunların hepsi birer hayaldiler, ama şimdi gönülden yapılan bir duanın nasıl kabul görerek gerçeğe dönüştüğüne şahidim. Sen bana fırsat, azim ve sağlık ver Rabbim, ver ki bende Cafer Öğretmen gibi sana dua edipte okumak isteyenlere koşabileyim.” der.
Hasan hem kendine hem de sevdiklerine söz verdiği gibi çok çalışır ve çok iyi bir öğretmen olur. Yetiştirdiği öğrenciler şimdilerde kimi doktor kimi mühendis kimi de kendisi gibi öğretmen olmuşlar ve insanlığa hizmet etmektedirler.
Fatma Betül FERİK

1 yorum: