5 Ekim 2012 Cuma

HUBBLE UZAY TELESKOPU

Hubble Uzay Teleskobu

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Atla: kullan, ara
The Hubble Space Telescope
Hubble Uzay Teleskobunun, Uzay Mekiği Atlantis dördüncü servis görevi STS-125'i yaparken çekilmiş görüntüsü; bu gözlemevine yapılan beşinci ve insanlı son uzay yolculuğuydu.
NSSDC ID1990-037B
KurumNASA/ ESA/ STScI
Fırlatılış Tarihi24 Nisan 1990 3:33:51 p.m. EEDT
Faal olduğu süre20 yıl 7 ay
Yörüngeden İndirme~ 2013–2021[1][2]
Kütle11.110 kg (24.250 lb)
Yörünge TipiDaireye Yakın Alçak Dünya yörüngesi
Yörünge Yüksekliği559 km
Yörünge Periodu96-97 dk
Yörünge Hızı7.500 m/s
Yerçekimine bağlı ivme8,169 m/s²
KonumAlçak Dünya yörüngesi
Fiziksel Özellikler
Teleskop TürüRitchey-Chretien teleskopu
Dalgaboyu SistemiOptik, ultraviyole, yakın-kızıl ötesi
Çap2.4 m (94 in)
Toplama Alanıyaklaşık 4.3 m² (46 ft²)
Etkili olduğu odak uzaklığı57.6 m (189 ft)
Servis Görevleri
Servis Görevi 1
Görev AdıSTS-61 (Endeavour)
Görev Tarihi2-13 Aralık, 1993
Eklenen/Değiştirilen Aygıtlar- Geniş Alan ve Gezegen Kamerası 2 (WFPC2)
- Optik Uzay Teleskobu eksen değişimi(COSTAR).
Servis Görevi 2
Görev AdıSTS-82 (Discovery)
Görev Tarihi11-21 Şubat, 1997
Eklenen/Değiştirilen Aygıtlar- Yakın kızılötesi Kamera ve Çok Amaçlı Tayfölçer(NICMOS)
- Uzay Teleskobu Görüntüleme Spektrogrifisi(STIS)
Servis Görevi 3A
Görev AdıSTS-103 (Discovery)
Görev Tarihi19-27 Aralık, 1999
Eklenen/Değiştirilen Aygıtlar- Ciroskoplar (değiştirildi)
- İyi Rehberlik Algılayıcıları ve Vericiler (değiştirildi)
- Gelişmiş Merkezi Bilgisayar, Dijital Veri Kaydedici, Elektronik Arttırım Teçhizatı, Batarya Geliştirme Teçhizatı ve Dış ısı koruma katmanı.
Servis Görevi 3B
Görev AdıSTS-109 (Columbia)
Görev Tarihi1-12 Mart, 2002
Eklenen/Değiştirilen Aygıtlar- İncelemeler için Gelişmiş Kamera.
- Geniş Alan ve gezegen Kamerası(WFPC2) (değiştirildi)
- Güneş Panelleri (değiştirildi)
- Yakın Kızılötesi Kamera ve Çok Amaçlı Tayfölçer (değiştirildi)
- Tepkisel Hareket Aygıtları (1/4 değiştirildi)
Servis Görevi 4
Görev AdıSTS-125 (Atlantis)
Görev Tarihi11-24 Mayısi 2009
Eklenen/Değiştirilen Aygıtlar- Geniş Alan Kamerası 3 (WFC3)
- Kozmik Orijin Spektrografı (COS)(COSTAR'ın yerini aldı)
- Geniş Alan ve Gezegen Kamerası 2 (WFPC2)(değiştirildi)
- Gelişmiş İnceleme Kamerası(ACS) ve Uzay Teleskobu Görütüleme Spektrografisi(STIS)(onarıldı).
- Ciroskoplar ve Batarlar (değiştirildi)
- İyi Rehberlik Algılayıcıları (değiştirildi)
Araç Gereçleri
NICMOSKızılötesi kamera/Çoklu nesne spektrometresi
ACSGelişmiş Ölçme Kamerası
WFC3Geniş Alan Kamerası
COSKozmik Orijin Spektrografisi
STISUzay Teleskopu Görüntüleme Spektrografisi
FGSHassas Kılavuz Algılayıcı - 3 adet
Websitelerihttp://hubble.nasa.gov http://hubblesite.org http://www.spacetelescope.org
Hubble Uzay Teleskobu (HUT), ismi Amerikalı astronom Edwin Hubble'ın anısına verilmiş; Nisan 1990'da STS-31 Görevi esnasında Uzay Mekiği Discovery tarafından Dünya etrafındaki yörüngesine taşınmış bir uzay teleskopudur. İlk uzay teleskopu olmamasına rağmen, HUT en büyüklerindendir ve birçok üstün özelliğe sahiptir. Ayrıca hem hayati öneme sahip bir araştırma aracı olması hem de astronomi için etkili bir halkla ilişkiler unsuru olması nedeniyle çok tanınmıştır.
HUT, NASA ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA) arasında ortak bir çalışmadır ve Compton Gama Işını Gözlemevi, Chandra X-ışını Gözlemevi ve Spitzer Uzay Teleskobu projelerinden oluşan NASA'nın Büyük Gözlemevleri programının bir parçasıdır.[3]
Uzay teleskopların yapımı ilk olarak 1923'te düşünüldü. HUT için 1970'lerde, 1983'te uzaya gönderilmesi hedefiyle fon bulundu ancak proje teknik gecikmeler, bütçe sorunları ve Challenger faciası nedeniyle gecikti. 1990'da yörüngeye yerleştirildikten sonra bilimadamları ana aynanın teleskopun çalışmalarını kısıtlayacak şekilde yanlış yerleştirildiğini tespit etti. 1993 yılında bir uzay mekiği yolculuğunda bu sorun giderildi.
HUT, Dünya atmosferinin dışında konumlanması sayesinde, yeryüzündeki teleskoplara kıyasla pek çok avantaja sahip olabilmektedir: Atmosferin olumsuz etkilerinden (Görüntüde bulanıklık ve havadaki partiküllerden yansıyan ışığın oluşturduğu arka-plan kirliliği gibi) bağımsız görüntü elde edilmesinin yanı sıra, Ozon tabakası tarafından tutulan morötesi ışığın gözlemlenmesi ancak bu şekilde mümkün olabilmektedir.
1990 yılında fırlatılmasının ardından, astronomi tarihindeki en önemli enstrümanlardan biri haline gelmiştir. Astronomların astrofizik alanındaki temel problemlerine çözüm bulmakta büyük yarar sağlamıştır. Hubble teleskopu tarafından kaydedilmiş olan Hubble ultra derin alan adlı fotoğraf, bugüne kadar görünür ışık ile en uzak mesafeden alınmış detaylı görüntüdür. Birçok Hubble gözlemi, en kesin biçimde hesaplanan evrenin genişleme oranı gibi astrofizik alanında birçok çığır açıcı sonuç doğurmuştur.
HUT, uzayda bakımı astronotlar tarafından yapılacak şekilde tasarlanmış tek teleskoptur. Sonuncusu Mayıs 2009'da olmak üzere beş adet bakım uçuşu gerçekleştirilmiştir. İlk servis uçuşu Aralık 1993'te Hubble'ın görüntüleme hatasının düzeltilmesi için gerçekleştirildi. 2, 3A ve 3B bakım uçuşları sırasında çok sayıda alt sistem onarılmış ve birçok gözlem cihazı daha modern ve yetkin olanlarıyla değiştirilmiştir. Ancak 2003 yılında Columbia Uzay Mekiği'nin yaşadığı kazadan sonra beşinci bakım uçuşu güvenlik gerekçeleri ile iptal edildi. Uzun tartışmalardan sonra NASA kararını tekrar gözden geçirdi ve kurumun yöneticisi Mike Griffin son kez olmak üzere bir servis uçuşu yapılmasına karar verdi. STS-125 Mayıs 2009'da gerçekleştirildi; iki yeni cihaz takıldı ve çok sayıda tamir yapıldı. Yeni cihazların test ve düzeltmelerinin sorunsuz olması durumunda HUT rutin işlemlerine Eylül 2009'da tekrar başlayacak.
Son uçuşta yapılan bakım ile 2014'te uzaya gönderilmesi planlanan ve HUT'un ardılı olan James Webb Uzay Teleskopu (JWUT), çalışmaya başlayana kadar HUT'un görev yapması beklenmektedir. (JWUT) birçok açıdan daha üstün astronomik araştırma programlarına sahip olacak ancak kızılötesi gözlem yapacağından dolayı Hubble'ın spektrumun görünür ve ultraviyole ölçeğinde gözlem yapma yeteneğini (yerine geçmeyecek) tamamlayacak.

Konu başlıkları

[gizle]

Düşünce, tasarım ve hedefler [değiştir]

Taslaklar ve Öncüler [değiştir]

1923 yılında, Hermann Oberth— füzeciliğin babaları olarak düşünülen Robert H. Goddard ve Konstantin Tsiolkovski ile beraber bir füze yardımıyla dünya çevresinde bir teleskobun nasıl yörüngeye oturtulabileceğini anlattıkları (Almanca:Die Rakete zu den Planetenräumen, İngilizce:The Rocket into Planetary Space, Türkçe: Gezegenler Arası Uzaya Roket Yollamak) bir kitap yayınladı.[4]


Hubble Uzay Teleskobunun tarihçesi, gökbilimci Lyman Spitzer'ın 1946'da yazdığı "Dünya dışına konumlandırılmış bir teleskobun üstünlükleri" isimli yazıya kadar takip edilebilir.[5] Bu çalışmasında uzayda kurulacak bir gözlemevinin dünyadaki bir gözlemevine göre iki temel üstünlüğünü tartıştı. Birincisi açısal çözünürlük (nesnelerin açık bir biçimde ayrıştırılabildiği en küçük ayrım), atmosferin ters akıntısı yüzünden yıldızların göz kırpar gibi görünmesine yol açan ve gökbilimciler tarafından verilen isimle gökbilimsel görmeye nazaran sadece kırınım ile kısıtlanacaktı. O yıllarda, dünyadaki teleskoplar, çapı 2.5 m olan bir aynası olan, teorik olarak yaklaşık 0.05 arcsec'lik kırınım sınırlılık çözünürlüğe sahip bir teleskop ile karşılaştırıldığında 0.5–1.0 açısal dakikalık çözünürlükle sınırlıydılar. İkinci olarak uzaydaki bir teleskop atmosfer tarafından güçlü biçimde emilen kızılötesi ve ultraviyole ışınlarını gözlemleyebilirdi.
Spitzer hayatının büyük bir kısmını bir uzay teleskobunun geliştirilmesine adadı. 1962'de ABD Ulusal Bilimler Akademisi tarafından yayınlanan bir rapor insanlı uzay uçuş programının bir parçası olarak bir uzay teleskobunun geliştirilmesini tavsiye etti ve 1965'te Spitzer, büyük bir uzay teleskobu için bilimsel hedefler taslağı hazırlamakla görevlendirilen komitenin başına atandı.[6]
Hubble teleskobunda SM1 görevi sırasında geliştirme çalışması
Uzay tabanlı astronomi II.Dünya Savaşı'nı takip eden kısa süreli bir boşluktan hemen sonra bilimadamlarının roket teknolojisinde etkili olan geliştirmeler gerçekleştirmelerini takiben başladı. Güneşin ilk morötesi elektromanyetik tayfı 1946'da elde edildi,[7] ve NASA 1962'de morötesi, x-ray ve gama ışın spektrumlarını elde etmek için Uydu Güneş Gözlemevi'ni uzaya gönderdi.[8] Dünya çevresinde dönen bir güneş teleskobu Ariel 3 programı çerçevesinde İngiltere tarafından 1962 yılında dünya yörüngesine oturtuldu ve 1966'da NASA ilk Uydusal Astronomik Gözlemevi'ni (OAO) uzaya fırlattı. OAO-1 üç gün sonra güç kaynağının bozulması sonucu görev dışı kaldı. Bu uyduyu 1968 ve 1972 arası, normal planlanan ömründen bir sene fazla çalışarak yıldız ve galaksilerin morötesi gözlemlerini yapan OAO-2 takip etti.[9]
OSO ve OAO çalışmaları, uzay tabanlı gözlemlerin astronomide oynayabileceği önemli rolü sergiledi. 1968'de NASA'nın, 1979'da fırlatılmak üzere o dönem için geçici olarak en Büyük Uydu Teleskobu veya Büyük Uzay teleskobu olarak bilinen 3 metre çaplı bir aynaya sahip uzay tabanlı bir yansımalı teleskop için ciddi planlar geliştirdiği görüldü. Bu planlar, bu kadar pahalı bir programın uzun bir çalışma ömrünün olması için insanlı destek uçuşlarına ihtiyaç olduğunu vurguladı ve eş zamanlı olarak geliştirilen tekrar kullanılabilecek Uzay mekiği programının planları bunu gerçekleştirebilecek teknolojinin çok yakında kullanıma sunulabileceğini gösterdi.[10]

Fon Arayışı [değiştir]

Hubble teleskobunun modeli Marshfield, Missouri.
OAO programının devamlılık gösteren başarısı LST'nin ana hedef olması gerektiği konusunda astronomi dünyasında giderek artan fikirbirliğini cesaretlendirdi.1970 yılında NASA iki komite kurdu; biri uzay teleskobu projesinin mühendislik yanıyla diğeri bu çalışmanın bilimsel hedeflerinin belirlenmesi ilgilenmek üzere. Bu komiteler kurulduktan sonra NASA'nın önündeki ikinci engel dünyada kurulacak herhangi bir benzer cihaz ile karşılaştırıldığında bu aletin çok daha yüksek olan maliyetinin karşılanmasını sağlamaktı. ABD Kongresi teleskop için öngörülen bütçenin birçok öğesini sorguladı ve o dönem olası aletler ve teleskop için gerekli donanım hakkında oldukça detaylı çalışmasını içeren planlama safhalarının bütçelerinde kısıntılara zorladı. 1974'te Gerald Ford tarafından bütçeye getirilen kısıtlamalar yüzünden teleskop projesinin bütün fonu kesildi.[11]
Buna karşılık olarak, gök bilimciler arasında ülke çapında bir lobi çalışması yürütüldü. Birçok gök bilimci Kongre üyeleri ve Senato üyeleri ile yüzyüze görüştü ve büyük katılımlı bir mektup gönderme kampanyası düzenlendi. Ulusal Bilimler Akademisi bir uzay teleskobuna duyulan ihtiyaç ile ilgili bir rapor yayınladı ve sonuçta Senato daha önce Kongre tarafından onaylanan bütçenin yarısını kabul etmeye ikna oldu.[12] Fon tartışmaları projenin büyüklüğünde bir küçülmeye gidilmesine yol açtı; planlanan ayna çapı 3 m'den 2.4 m'ye indirilirken, diğer harcamalara da kısıntı getirildi ve teleskop donanımı için daha etkili ve sınırlı bir tasarım ile yapılacak harcamaya izin verildi. Ana teleskopta kullanılacak sistemin denenmesi için düşünülen 1.5 m çapındaki ön çalışma teleskobundan vazgeçildi ve bütçe için Avrupa Uzay Ajansı ile işbirliğinin araştırılmasına karar verildi. ESA, Avrupalı gök bilimcilerin teleskobun gözlem süresinin en az % 15'inde yer almalarının garanti edilmesi karşılığında teleskobu destekleyecek güneş pillerinin ve ABD'de teleskop üzerinde çalışacak teknik personelinin sağlanması kadar teleskop için gereken birinci nesil cihazlara mali kaynak yaratılmasına ve bunların teminine karar verdi.[13] Kongre 1978 yılında 36,000,000 US$'lık fonu onayladı ve LST'nin tasarımı en erken 1983 yılında bitirilip fırlatılmak üzere başladı.[12] 1983 yılında teleskoba şu isim verildi:[14] Edwin Hubble; evrenin genişlediğini keşfederek 20. yüzyılın çığır açan keşiflerinden birini yapan gök bilimci.[15]

Yapımı ve Mühendislik Çalışması [değiştir]

Uzay Teleskobu projesine karar verildikten sonra, programdaki çalışma birçok kurum arasında paylaştırıldı.Marshall Space Flight Center(MSFC)'ye teleskobun tasarım, geliştirme ve yapım sorumluluğu verilirken Goddard Space Flight Center (GSFC)'ye bu çalışmanın bilimsel cihazlarının tüm kontrolü yapma ve yer-kontrol merkezi olma sorumluluğu verildi.[16] MSFC Perkin-Elmer şirketini uzay teleskobunun optik yapısını ve hassas kılavuz alıcılarını tasarlamak ve inşa etmekle görevlendirdi. Lockheed firması ise teleskobun içine yerleştirileceği uzay gemisini yapmakla görevlendirildi.[17]

Optik Teleskop Aracı (OTA) [değiştir]

Optik açıdan, Hubble, çoğu büyük profesyonel teleskop gibi, Ritchey-Chrétien tasarımına sahiptir. Bu tasarım,iki hiperbolik aynası ile; bu aynaların şeklinden dolayı üretilmelerinin ve test edilmelerinin zor olmaları dezavantajına rağmen geniş görüş alanlarında görüntülemede iyi olarak bilinmektedir. Teleskobun ayna ve optik sistemleri en son başarımı belirler ve bunlar teknik özellikleri yerine getirmek üzere tasarlanır. Optik teleskoplar geleneksel olarak görülebilir ışığın onuncu dalga boyuna kadar netliğe ulaşacak şekilde parlatılmış aynalara sahiptir ancak Uzay Teleskobu morötesi (kısa dalga boyu olan ışınlar) ışınları gözlemlemek için kullanılacaktı ve uzayda bulunmanın bütün üstünlüklerini kullanarak kırınım sorununu aşmak üzere özellikle tasarlandı. Dolayısıyla aynasının 10 nanometre netliğinde olması veya yaklaşık olarak kırmızı ışığın 65’te 1 dalga boyunda parlatılması gerekmekteydi.[18]
Perkin-Elmer aynanın istenen şekli alması için gereken aşındırmada özel tasarlanmış ve üst düzeyde geliştirilmiş bilgisayar kontrollü özel parlatma makineleri kullandı.[17] Ancak, onların en son teknoloji ürünü cihazları zorlanınca, NASA, PE’nin Kodak firmasıyla geleneksel ayna parlatma tekniklerini kullanarak bir tane yedek ayna yapması konusunda işbirliği yapmasını istedi.[19](Kodak ve Itek ekibi aynı zamanda orijinal aynanın parlatılmasına da katıldılar. Daha sonra ortaya çıkan çeşitli sorunlara yol açacak olan parlatma hatasına neden olacak şekilde, yapılan anlaşmayla her iki şirketin birbirinin işini denetlemesi öngörüldü.[20]) Kodak tarafından yapılan ayna günümüzde Smithsonian Enstitüsü'nde sergilenmektedir.[21] Bu çalışmanın bir parçası olarak üretilen bir Itek aynası günümüzde Magdalena Ridge Gözlemevi'ndeki 2.4 m'lik teleskopta kullanılmaktadır.[22]
Perkin-Elmer aynasının yapımına Corning şirketinin çok düşük genleşmeli camından üretilen bir altyapı ile 1979 yılında başlandı. Ağırlığını en alt seviyede tutmak için ayna, balpeteği şeklindeki kafesi aralarında sıkıştıran bir inç kalınlığında alt ve üst plakalar içermekteydi. Perkin-Elmer, değişik oranlarda kuvvet uygulayan 138 adet çubuk ile aynayı çift taraflı olarak destekleyerek mikro çekim benzetimini (simülasyon) gerçekleştirdi. Bu, aynanın son halinin doğru olmasını ve sonuç olarak uygulandığında hedeflenen işlevi görmesini sağladı. Aynanın parlatılması 1981 Mayıs'ına kadar sürdü. O sırada hazırlanan NASA raporları doğrultusunda Perkin-Elmer şirketinin yönetimi sorgulandı; parlatma işlemi takvimi sarkmaya ve bütçe aşılmaya başlandı. Bütçede tasarruf yapmak için NASA yedek aynanın yapım çalışmasını askıya aldı ve teleskopun fırlatılışını Ekim 1984 tarihine erteledi.[23] Ayna 1981'in sonunda tamamlandı; 2400 galon sıcak, de-iyonize su ile yıkandıktan sonra yansıtıcı katman olarak 65 nm- kalınlığında alüminyum ve koruyucu katman olarak 25 nm-kalınlığında magnezyum florit ile kaplandı.[24][25]
Hubble'ın yapımı. Fotoğrafta optik ölçüm çatı makası ve ikincil sesyayar körük görülmektedir.
OTA'nın tamamı için bütçe ve takvim aşılmaya devam ettikçe Perkin-Elmer şirketinin bu kadar önemli bir proje için yeterliliği konusundaki şüpheler dile getirilmeye artarak devam etti. "Günlük olarak değişen ve oturmayan" olarak ifade edilen plana bir cevap olarak NASA teleskopun fırlatılışını Nisan 1985 tarihine erteledi.Perkin-Elmer'in programı her dört ayda bir düzenli olarak bir ay sarkmaya devam etti bazı zamanlarda bu sarkma bir iş gününe karşılık bir gün olarak gerçekleşti. NASA fırlatışı önce Mart sonra da Eylül 1986'ya çekmek zorunda kaldı. Bu sırada toplam proje bütçesi 1.175 milyar dolara yükseldi.[26]

Uzay Gemisi Sistemleri [değiştir]

Teleskop ve diğer cihazları taşıyacak uzay gemisinin yapımı başka bir büyük mühendislik sorunuydu. Bu noktada cihaz, bir yandan teleskobun çok keskin bir şekilde hedefleme yapmasını sağlarken bir yandan da doğrudan güneş ışığına maruz kalma ve dünyanın gölgesinin üstüne düşmesine bağlı olarak sıcaklık açısından meydana gelecek değişikliklerle başa çıkabilmeliydi. Çok katmanlı bir yalıtım teleskobun içindeki sıcaklığı sabit tutmakta; teleskop ve cihazların içine oturduğu ince bir alüminyum kabuğu da sarmaktadır.Kabuğun içinde, bir grafit epoksi (karbon fiber ile güçlendirilmiş bir çeşit plastikten imal edilmiş) iskelet teleskobun çalışan parçalarını sağlam bir biçimde bir arada tutulmasını sağlamaktadır.[27] Grafit kompozitler higroskobik oldukları için Lockheed'in temiz odasındaki destek çatı tarafından emilen su buharının daha sonra uzay boşluğunda dışarı çıkma riski vardı; bu durumda teleskobun cihazları buz ile kaplanacaktı. Bu riski azaltmak için teleskop uzaya bırakılmadan önce içine bir nitrogen gaz boşaltımı yapıldı.[28]
Hubble Teleskobunun kısımlarını gösteren çizim.
Teleskobun ve diğer cihazların içine yerleştirileceği uzay gemisinin yapımı sırasında OTA yapımına göre daha az bir gecikme yaşansa da, Lockheed firması bütçeyi ve takvimi bir miktar aşmıştı; 1985 yazı itibarıyla uzay gemisinin yapımı bütçeyi %30 aşmış ve takvimin üç ay gerisinde kalmıştı. Bir MSFC raporuna göre Lockheed firması geminin yapımı konusunda kendi kararlarından ziyade NASA'nın talimatlarına göre hareket etme eğilimindeydi.[29]

Temel cihazlar [değiştir]

Fırlatıldığında HUT beş bilimsel cihaz taşıyordu; Geniş Alan ve Gezegen Kamerası (WF/PC), Goddard Yüksek Çözünürlük Tayfölçeri (GHRS), Yüksek Hız Fotometresi (HSP), Silik Nesne Kamerası (FOC) ve Silik Nesne Tayfölçeri (FOS). Geniş Alan ve Gezegen Kamerası (WF/PC), esas olarak optik gözlemler için geliştirilmiş bir yüksek çözünürlük görüntüleme aracıydı. Bu cihaz NASA'nın Jet Roket Laboratuvarı tarafından geliştirilmiş ve özel astrofiziksel araştırmalar için tayf çizgilerini izole eden 48 tane filtreden oluşturulmuştu. Cihaz, her biri dört tanesini kullanacak şekilde iki kamera arasında bölüştürülmüş sekiz tane CCD çipi içermektedir. "Geniş alan kamerası"(WFC) çözünürlüğün çoğalmasına bağlı olarak geniş açıda bir alanı kapsamaktaydı; "gezegen kamerası" (PC) ise sahip olduğu daha büyük büyültme gücü ile WF çiplerine nazaran daha etkili odak uzaklığındaki görüntüleri almaktaydı.
Goddard Yüksek Çözünürlük Tayfölçeri (GHRS), ultraviyole ışığında çalışmak üzere tasarlanmış bir tayfölçerdi. Goddard Uzay Uçuş Merkezi'nde imal edilmişti ve 90,000'lik spektral çözünürlüğü gerçekleştirebiliyordu.[30] Ultraviyole gözlemleri için imal edilen diğer cihazlar FOC ve FOS'du; bunlar Hubble'da yer alan cihazlar arasında en üst düzey uzamsal yeterliliği olan araçlardı. CDD'lere nazaran bu üç cihaz algılayıcı olarak foton-sayıcı digicon (:doğrudan fotoelektrik etkiyi kullanarak uzayda ışık çözünürlüğünü algılayan bir algılayıcı) kullanıyordu. FOC, ESA tarafından yapılırken, FOS Martin Marietta şirketi tarafından imal edilmişti.
Son cihaz ise Madison'daki Wisconsin Üniversitesi tarafından tasarlanıp imal edilen HSP'ydi. Farklı yıldızların ve parlaklık açısından değişiklik gösteren diğer astronomik nesnelerin görülebilir ve ultraviyole ışınlarının gözlemlenebilmesi için geliştirilmişti. Cihaz, % 2'lik veya daha üstün bir ışık ölçümü keskinliğinde saniyede 100,000'e yakın ölçüm yapabiliyordu.[31]
HUT'un kılavuz sistemi de bilimsel bir cihaz olarak da kullanılabilmektedir.Cihazın üç adet Hassas Kılavuz Algılayıcıları (FGS'ler) bir gözlem sırasında teleskobu sabit tutmak için kullanıldıkları gibi yaklaşık olarak 0.0003 arc saniye kesinlikte en ileri seviyede astronometri ölçümleri de yapabilmektedirler.[32]

Yer desteği [değiştir]

Hubble'ın alçak dünya yörüngesi, sadece yörüngeyi tamamlama zamanının yarısından az bir süre içerisinde birçok hedefin görüntülenebilir olduğu anlamına gelmektedir çünkü yörüngenin yarıya yakın bir süresinde dünyanın kütlesi tarafından bu hedeflerin görülmeleri engellenmektedir.
Uzay Teleskop Bilimi Enstitüsü;(UTBE)/(STScI), teleskobun bilimsel işleyişinden ve bilgilerin astronomlara iletilmesinden sorumludur. UTBE (STScI), Üniversiteler Arası Astronomi Araştırmaları Birliği(AURA)tarafından yönetilmektedir ve AURA birliğini oluşturan 33 ABD üniversitesi ve 7 uluslararası yapıdan biri olan John Hopkins Üniversitesi'nin Baltimore, Maryland'de yer alan Homewood kampüsünde yer almaktadır. UTBE (STScI), 1983 yılında NASA ve geri kalan büyük bir bilimsel topluluk arasında meydana gelen güç çatışmasından sonra kuruldu. NASA bu işlevi kendi bünyesi içinde tutmak istedi ancak bilim insanları bunun akademik bir oluşum içinde değerlendirilmesini istedi.[33][34] 1984'te Münih yakınlarında Garching'de kurulan Uzay Teleskobu Avrupa Koordinasyon Kurumu (UTAKK / ST-ECF) Avrupalı astronomlar için benzer bir işlev görmektedir.
(UTBE)/(STScI)'in payına düşen zor görevlerden birisi de teleskobun gözlemlerini takvimlendirmektir.[35] Hubble alçak dünya yörüngesine oturutulmuştur dolayısıyla uzay mekikleri tarafından kolaylıkla ulaşılabilmektedir ancak bu aynı zamanda yörünge dönüşünün yarısından biraz daha az bölmünde hedeflenen birçok astronomik nesnenin dünyanın kütlesi nedeniyle görüntülenememesi anlamına gelmektedir. Teleskop, Güney Atlantik Anomalisinin üzerinden geçerken ortaya çıkan yüksek radyasyon nedeniyle gözlem yapılamamaktadır ve aynı zamanda Güneş (aynı zamanda Merkür'ün gözlemlenmesini engelleyen), Ay ve Dünya'nın etrafında gözlem yapmayı önemli miktarda engelleyen alanlar bulunmaktadır. OTA'nın herhangi bir parçasının güneş ışığına maruz kalarak yanmasını engellemek için özel olarak geliştirilen güneşten korunma açısı yaklaşık 50°'dir. Dünya ve aydan sakınmanın amacı yoğun parlak ışığı FGS'lere doğrudan gelmesini ve dağılmış ışığın cihazların içine girmesini engellemektir. FGS'ler çalıştırılmadığında ay ve dünya gözlemlenebilmektedir. Dünya gözlemleri, programın ilk yıllarında WFPC1 cihazının dijital görüntüleme kalitesini artırmak için yapılırdı. Hubble'ın yörünge düzlemine, doksan derece açıyla sürekli görüntülenen ve uzun süreli dönemler için düzeltme yapılmayan hedefler içeren bir bölge vardır. Yörüngenin değişmesine bağlı olarak CVZ'nin konumu yaklaşık olarak sekiz hafta içinde yavaşça değişir. CVZ(Sürekli Gözlemlenen Bölgeler)deki alanlarda dünyanın eğimi her zaman yaklaşık olarak 30° olduğundan dolayı, dünyanın yayılan ışığının parlaklığı CVZ gözlemleri sırasında uzun süre kaldırılabilmektedir.
Hubble atmosferin üst katmanlarının içinde kalacak şekilde dünya etrafında döndüğü için yörüngesi önceden belirlenebilir olmaksızın zaman içinde değişebilmektedir. Üst atmosfer katmanlarının yoğunluğu birçok etkene göre değişebilmektedir ve bu durum altı haftalık bir süre içerisinde Hubble'ın tahmin edilen konumunda 4,000 km'ye yakın hatalı bir sapma olabilir anlamına gelmektedir. Gözlem takvimleri çalışmaya başlanmadan sadece bir kaç gün önce belirlenmektedir; çünkü daha uzun bir süre söz konusu olduğunda gözlenmek istenen bölge gözlem saatinde gözlenemeyebilmektedir.[36]
HUT için mühendislik desteği, Uzay Teleskop Bilimi Enstitüsü;(UTBE)/(STScI)'nin 48 km güneyinde Greenbelt, Maryland'da kurulu Goddard Uzay Uçuş Merkezi'nde çalışan teknik elemanlar ve NASA tarafından verilmektedir.

Resimler [değiştir]

OSMANLI İMPARATORLUĞU

Osmanlı İmparatorluğu ya da Osmanlı Devleti (Osmanlı Türkçesi: دَوْلَتِ عَلِيّهٔ عُثمَانِیّه - Devlet-i ʿAliyye-i ʿOsmâniyye[8][9]) 1299-1923 yılları arasında varlığını sürdürmüş Türk-İslam devleti. Doğu Avrupa, Güneybatı Asya ve Kuzey Afrika'ya kadar topraklarını genişletmiş ve 16. yüzyılda dünyanın en güçlü imparatorluğu halini almıştır. Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçiler Türkiye'nin tek ardıl devlet sayılması gerektiğini savunurlar.[10]
Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanının atası olan Osman Gazi, Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundandır.[11] Devlet, Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurulmuştur. Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması yaygın kabule göre 1299 yılında olmuştur. Ancak Prof. Dr. Halil İnalcık ve bazı diğer akademisyenler, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil 1302'de Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Bafeus Savaşı sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia ederler.[12][13] İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı (ve 1553'te Fas kıyıları'na, doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'ne, kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e uzanmaktaydı.[14] Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve vergiye bağlanmış Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Devlet zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote[15] (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar[16] (1627) ve Lundy[17](1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Devlet altı yüzyıl boyunca Doğu dünyası ile Batı dünyası arasında bir köprü işlevi görmüştür. Hakimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Genel olarak din, dil ve ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti hakimiyeti altında tutmayı başarmıştır.[18]Osmanlı İmparatorluğu, eski Türk örf ve adetlerinin ve İslam kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli belirlemiştir.[19]Tarihçe
Osmanlı İmparatorluğu belirli tarihsel dönemlere ayrılarak incelenir. Dönemler, Osmanlı Devleti'nin yönetim yapısına ve dünya siyasetindeki yerine göre belirlenmiştir. Toprak büyüklüğünü temel alan ayrıştırmalardan daha detaylı bir bakış açısına izin vermektedir.

Beylik (1299 öncesi)

Beylik döneminin ne zaman başladığı belli değildir. Osman Gazi birliklerinin 1298 yılında İnegöl ve civarını fethetmesi sonucunda bağımsızlığını ilan etti[20]. Bu dönemde beylik dönemi sona ermiştir.
Moğol İmparatorluğu döneminde kaçan Süleyman Şah komutasındaki Kayılar ilk olarak 1227 yılında Anadolu'ya geldiler[21]. Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı Alaeddin Keykubad, Kayıları Karacadağ ve bölgesine yerleştirdi. Kayılar bu sırada 50.000 kişiydiler[20].Süleyman Şah'ın Fırat Nehri'nden geçerken, boğulması üzerine, Kayı Boyu'na mensup bazı kişiler Erzurum ve Erzincan civarına göç ettiler.[21] Bazıları da Suriye ve yeniden anayurtlarına göç etti.
Ertuğrul Gazi ise Söğüt ve civarına yerleşti. Bu sırada buraları fethetti. Ertuğrul Gazi yaklaşık 1000 km2 civarı bir toprak fethetmişti[22]. Ertuğrul Gazi tahminen 90 yada 83 yaşında ölmüştü.[23][24] Aşiret Osman Bey'i seçti. Osman Gazi, devlete adını vermiştir.

Kuruluş (1299 - 1453)

Türk tarihi
Kashgari map.jpg
Ana madde: Osmanlı Devleti kuruluş dönemi

Osman Gazi devri

Osman Gazi
1299 yılına gelindiğinde Anadolu Selçuklu Devleti yıkılmak üzereydi. Bu sırada Osman Gazi, yakın arkadaşlarıyla Bilecik, Yarhisar ve son olarak da İnegöl'ü 1299 yılında fethetti.[22] Osman Gazi, ardından Yenişehir ve civarını 1301 yılında fethetti. Yenişehir başkent yapıldı. Bazı yazarlarca devletin kuruluşu 1299, bazılarınca ise 1301 tarihi kabul edilir. Prof. Dr. Halil İnalcık ise 1302 yılındaki Koyunhisar Savaşı ile devletin kurulduğunu iddia etmiştir. 1302 yılında Doğu Roma İmparatorluğu kuvvetleri, Osman Gazi'yi durdurmak için yola çıktı. Osman Bey'in 2000, Bizans'ın ise 5000 civarında askeri vardı. Osman Bey, 27 Temmuz 1302'de yapılan savaşı kazandı. Ardından da Mudanya ve civarı fethedildi.[22]

Sınırların genişlemesi

Osmanoğulları Beyliği'nin genişlemesi, Marmara bölgesindeki büyük Doğu Roma kentlerinden Bursa'nın 1326'da Osmanoğulları Beyliği'nin eline geçmesiyle sürdü. Bursa'nın alınışını göremeden o yıl ölen Osman Bey'in yerine geçen oğlu Orhan Bey zamanında da Osmanoğulları Beyliği'nin gelişmesi hızlandı. Para bastırarak Osmanoğulları Beyliğini, Osmanlı Devleti haline getirdi. Bursa'nın ardından Marmara bölgesinin öteki büyük Doğu Roma kentleri, İznik ve İzmit de Osmanlılar'ın eline geçti. Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen ve başında Doğu Roma İmparatoru III. Andronikos'un bulunduğu bir Doğu Roma ordusu Maltepe (Palekanon) Savaşı'nda bozguna uğratıldı (1329). Osman Bey döneminde, Osmanoğulları Beyliği yalnız Doğu Roma topraklarında genişlemişti.
Orhan Bey döneminde ise komşu Türk Beyliklerinin topraklarında da genişlemeye başladı. Böylece Osmanlılar hem Karesi Beyliği'nin donanmasına, hem Rumeli'ye geçiş için önemli bir takım noktalara, hem de Rumeli topraklarını iyi tanıyan Karesi komutanlarına sahip oldular. Osmanlılar Rumeli'ye Doğu Roma İmparatorluğu'nda Palaiologoslar ile Kantakuzenoslar arasındaki taht kavgalarından yararlanarak, 1354'te ayak bastılar. Osmanlılar'ın Balkanlar'da ele geçirdikleri ilk üs Gelibolu Yarımadası'nda Çimpe Kalesi oldu. Orhan Bey'in yerine oğlu I. Murat (1362 - 1389) geçti. Doğu Roma o sıralarda iç karışıklıklar içindeydi. Kantakuzen, Orhan Bey'den, Çimpe Kalesi karşılığında yardım istedi. Orhan Bey, Doğu Roma Tekfurlarını (vali) bozguna uğrattı ve Çimpe'yi Rumeli'ye geçişte üs olarak kullandı. İznik ele geçince Orhan gazi tuğrasının olduğu ilk Osmanlı parasını bastırtarak, tarihteki ilk padişah oldu. Donanma ilk kez Orhan Bey zamanında kuruldu ve Osmanoğulları Beyliği, Osmanlı Devleti haline geldi. Yine Orhan Gazi zamanında, 6 yıl süren kuşatmanın ardından Bursa alınarak başkent yapıldı.
I. Murat
Osmanli-nisani.svg
Osmanlı Devleti Tarihi

Ana Dönemler
Beylik Dönemi
Kuruluş Dönemi
Yükselme Dönemi
Duraklama Dönemi
Gerileme Dönemi
Dağılma Dönemi

Özel Dönemler
Fetret Devri
Köprülüler
Kutsal İttifak Savaşları
Lâle Devri
Rus Savaşları
Nizam-ı Cedid
Tanzimat
Birinci Meşrutiyet
İkinci Meşrutiyet

Osmanlı Devleti Tarihi Zaman Çizelgesi
Osmanlı Tarihi Kronolojisi
Osmanlı Portalı
I. Murat Hüdavendigar Balkan fetihlerini hızla sürdürdü. 1363'te Edirne yakınlarında Sazlıdere denilen yerde, Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen bir Doğu Roma - Bulgar ordusu yenilgiye uğratıldı ve bu zaferin ardından Edirne Osmanlılar'ın eline geçti. Kısa bir süre sonra, Edirne'yi geri almak isteyen Macar - Sırp - Bulgar - Eflâk - Bosna birleşik ordusu Edirne yakınlarında, Sırpsındığı Savaşı'nda ağır bir yenilgiye uğratıldı (1364). Osmanlılar kısa süre içinde Bulgaristan'ı, Yunanistan'ı ve Sırbistan'ı ele geçirmeyi başardılar. 14.yy. sonlarında Osmanlı sınırı Tuna'ya ve Belgrad'a dayanmış bulunuyordu. Balkan devletlerinin ve onları destekleyen Avrupa devletlerinin Osmanlı ilerlemesini durdurma çabaları, I. Kosova Savaşı (1389), Niğbolu (1396), Varna (1444), II. Kosova Savaşı (1448) savaşları ile kırıldı. İstanbul'un Osmanlılar'ın eline geçmesinden önce Belgrad ve dolayları, Arnavutluk, bazı liman şehirleri dışında Balkanlar büyük ölçüde Osmanlı egemenliğine girmiş bulunuyordu. Bu döneminde Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızı ile I.Murat'ın oğlu Şehzâde Bayezit'in evlenmeleri, Kütahya, Tavşanlı, Emet, Simav ve Gediz dolaylarının çeyiz olarak Osmanlılar'a geçmesine neden oldu. Yine I. Murat döneminde Osmanoğulları Beyliği, Hamitoğulları Beyliği'nden Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Karaağaç ve Seydişehir'i 1374'te 80.000 altın karşılığı satın alarak Anadolu'daki bu genişleme, kendilerini Anadolu Selçukluları'nın vârisi sayan Karamanoğulları Beyliği ile sınırdaş yaptı ve bu durum Osmanlı - Karaman mücadelesinin başlamasına neden oldu. I. Murat'ın oğlu Yıldırım Bayezit (I. Bayezit) (1389 - 1402) tahta geçer.
Yıldırım Bayezit döneminde, Anadolu Türk birliği yeniden sağlandı. Ancak Osmanlı Devleti'nin bu kadar güçlenmesi, o sırada bir Çin seferi hazırlığında olan Timur'u korkuttu. Batısında böylesine güçlü bir devlet bırakmak istemeyen Timur, Karakoyunlu ve Celayirîli hükümdarının Osmanlı Devleti'ne sığınmasını bahane ederek Osmanlı Devleti'ne savaş açtı ve Ankara'ya kadar geldi. O sırada İstanbul'u kuşatmakta olan Bayezid kuşatmayı kaldırdı ve Çubuk Ovası'nda Timur'un ordusu ile karşılaştı. 28 Temmuz 1402de yapılan Ankara Meydan Savaşı'nda Bayezid kendisine bağlı Türk boylarının ona ihanet etmesinin de etkisiyle çok ağır bir yenilgi aldı ve Timur'a esir düştü. Değişik tarihcilerin verdikleri değişik nedenlerle, büyük olasılıkla esarete fazla dayanamaması nedeniyle Yıldırım Bayezit 8 Mart 1403de Akşehir'de öldü.

Fetret Devri ve yeniden birliğin sağlanması

I. Mehmet
Fetret Devri adı verilen dönemin başında Timur, Anadolu beylerini eski topraklarına kavuşturdu. Osmanlı Devleti'ni kimin idare edeceği Bayezid'in oğulları, İsa, Süleyman, Musa ve Mehmet arasında mücadelelere yol açtı. Osmanlı devleti merkezleri olan Bursa ve Edirne birkaç defa el değiştirdi ve bu şahzadeler ellerine geçirdikleri başkentte kendilerini Osmanlı Sultanı ilan ettiler. Önce İsa Çelebi, ondan sonra Süleyman Çelebi ve en sonunda Musa Çelebi elimine edildikten sonra 1413 yılında Mehmet Çelebi tek başına Osmanlı Sultanı olarak tahta çıktı. Çelebi Mehmet, Osmanlı devletinin birliğini yeniden sağladı ve devleti babasının zamanındaki eski gücüne kavuşturdu. Bu dönemde Venediklilerle yapılan ilk deniz savaşı, başarısızlıkla sonuçlandı. 1421'de yerine oğlu Sultan II. Murat padişah oldu.
Timur Yıldırım'ın oğlu Mustafa Çelebi'yi de beraberinde Semerkant'a götürmüştü. Mustafa Çelebi olduğunu iddia eden (ve çok tarihçiye göre gerçekte Mustafa Çelebi olan) bir kişi Mehmet Çelebi saltanatının son yıllarında hükümdarlık iddiasında bulundu; Venediklilerin desteğiyle Selanik dolaylarında kuvvet toplayan Mustafa Çelebi Mehmet Çelebi'ye yenilerek Doğu Roma'ya sığındı. 1421de II. Murat saltanatı başında Mustafa Çelebi Bizanslıların desteğiyle büyük bir isyan başlattı ve bir müddet devlet merkezi Edirne'yi ve Rumeli idaresini eline alarak adına hutbe okutarak ve para bastırarak kendini Osmanlı Sultanı ilan etti. II. Murat'in Veziriazami Amasyalı Beyazid Paşa Sazlıdere Savaşından yenilip esir düştü ve öldürüldü. Mustafa ordusuyla Anadolu'ya geçip Bursa'ya hücum edip şehri kuşattı. Fakat II. Murat'in usta vezirleri tarafından Mustafa'nın çevresine onun bir düzmece olduguna inandırıldı; baş danışmanı vezirlik unvanı verilme sözü ile ayartıldı ve Bursa yakınlarına gelen ordusu dağıldı. Trakya'ya kaçtı ise orada da tutunamadı ve Kızılağaç Yenicesi'nde yakalanıp Edirne'de idam edildi. Düzmece Mustafa olayı denilen bu büyük isyan II. Murat'ın karşılaştığı ilk isyan olmadı. Ertesi yıl genç küçük kardeşi Küçük Mustafa isyan etti; İznik'i ele geçirdi ve yine baş danışmanı ihanetiyle bu isyan da bastırıldı.

Yükselme (1453 - 1579) [değiştir]

Ana madde: Osmanlı Devleti Yükselme Dönemi
Osmanlı Devleti'nin yükselişi
Osmanlı Devleti büyüyüşü (1481 - 1683)
Fatih Sultan Mehmet'in Bellini (1429-1507) tarafından yapılmış portresi.
I. Selim
I. Süleyman
II. Mehmed, 1453'te kuşattığı İstanbul'u 29 Mayıs 1453'te fethetti ve başkent yaptı.
Ana madde: İstanbul'un Fethi
Ardından, Doğu Roma tahtı üzerinde hak iddia edebilecek hanedanlara karşı harekete geçti. Mora Despotluğu (1460), Trabzon Rum İmpratorluğu (1461) ve Palailogoslar ile akrabalığı bulunan Galtulusi ailesini ortadan kaldırdı. Sırbistan, Bosna ve Hersek'i ilhâk etti (1459). Bünyesinde birden çok müslüman ve hristiyan ulusu barındıran Osmanlı Devleti böylece resmen İmparatorluk unvanı kazanmış oldu. Balkanlar'da genişleme Osmanlı Devleti'ni Tuna üzerinde Macaristan'la; Arnavutluk, Yunanistan kıyıları ve Ege Denizi'nde Venedik'le karşı karşıya getirdi. Uzun bir savaş (1463 - 1478) sonunda Venedik, İşkodra, Akçahisar kentleriyle Limni ve Eğriboz adalarını Osmanlılar'a bırakmayı ve elde ettiği ticaret serbestliği karşılığında her yıl 10.000 altın ödemeyi kabul etti. Bu savaş sürerken II. Mehmed, Karamanoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdı (1468); Karamanoğulları'nı koruyan ve Venedik'le bir antlaşma yapan Akkoyunlu hükümdârı Uzun HasanOtlukbeli'nde ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu zaferle Osmanlı Devleti Fırat'ın batısındaki Anadolu topraklarına yerleşti; Gedik Ahmet Paşa'nın Toroslar'ı ve Akdeniz kıyılarını zaptetmesiyle de Mısır Memlûkları ile sınırdaş oldu. Gedik Ahmet Paşa'nın 1475'te kuzey Karadeniz'e yaptığı sefer, Ceneviz kolonileri Kefe ve Sudak'ın fethi ve Kırım Hanlığı'nın Osmanlı himayesine girmesiyle sonuçlandı. Böylece Osmanlı Devleti bir iç deniz durumuna gelen Karadeniz üzerinde siyâsi ve iktisâdi tam bir egemenlik kurdu. II. Mehmed'in güney İtalya'nın fethiyle görevlendirdiği Gedik Ahmet Paşa, denizaşırı bir seferle Napoli Krallığı'nın elinde bulunan Otranto'yu aldı ve İtalya içlerinde harekâta başladı. Ama II.Mehmet'in 49 yaşındaki ölümü (1481) bu seferin yarım kalmasına neden oldu.
II. Bayezit (1481 - 1512), taht kavgasına girişen kardeşi Cem'i yeniçerilere dayanan İshak ve Gedik Ahmet paşaların desteğiyle yendi; Cem, Rodos Şövalyeleri'ne sığınmak zorunda kaldı. 1484'teki Boğdan seferi ile kuzey ticaretinin zengin limanları Kili ve Akkerman Osmanlı Devleti'ne katıldı. Cem'i ve Karamanoğulları'nın kalıntılarını destekleyen Memlûklar'la savaş (1485 - 1491) ise genellikle Osmanlılar'ın yenilgisiyle sonuçlandı. Venedik'le savaş (1499 - 1503), Devlete Modon, Koron, Navarin, İnebahtı limanlarını kazandırdı.
Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'in Anadolu'daki müritlerine karşı şiddetli bir mücadeleye girişti. Şah İsmail'e karşı Çaldıran'da kazandığı zaferden (1514) sonra Tebriz'e kadar ilerledi. Bundan sonra I. Selim, Memlükler'a karşı harekete geçti. Ateşli silahlardaki üstünlüğü sayesinde kazandığı Mercidâbık (1516) ve Ridâniye (1517) savaşları, Osmanlı Devleti'ne Suriye, Filistin ve Mısır'ı kazandırdı. Hicaz, Osmanlı egemenliğine girdi. Böylece Osmanlı Devleti, Hint Okyanusu'na açılma olanağına kavuştu ve İslam dünyasının önderliğini tartışmasız biçimde ele geçirdi. Bu arada I. Selim, halife ünvânı aldı ve bu unvan kendisinden sonra gelen Osmanlı padişahları tarafından da kullanıldı.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde devlet en güçlü ve şaşalı dönemini yaşamıştır.46 yıllık hükümdarlığında devlet doğal sınırlarına ulaşmış ve tam anlamıyla günümüzde süper güç tabir edilen konuma ulaşmıştır. Ayrıca, 13 büyük sefer düzenlemiştir. Başlıca seferleri; 1521'de Belgrad, 1522'de Rodos, 1526'da Mohaç, 1534'de Bağdat ve Tebriz, 1538'de Boğdan'ın tamamı ve Preveze, 1541'de Macaristan'ın tamamı, 1543'de Estergon, 1551'de Trablusgarp, 1553'de Safevi topraklarının bir kısmı, 1566'da Zigetvar'dır. Kanuni, I. Selim'den 6.557.000 km2 olarak devraldığı Osmanlı İmparatorluğu'nu, kırk altı yılda 14.893.000 km2'ye ulaştırmıştır (Avrupa'da 1.998.000 km2, Asya'da 4.169.000 km2, Afrika'da da 8.726.000 km2 olmak üzere). Zigetvar fethedilmeden bir gün önce, 6 Eylül 1566 tarihinde hayatını kaybetti.

Duraklama (1579 - 1699)

Ana madde: Osmanlı Devleti Duraklama Dönemi
Osmanlı'da duraklama dönemi Sokullu Mehmet Paşa'nın ölmesiyle başlamıştır. Deneyimsiz kişilerin tahta geçmesi ile merkezi yönetimin bozulması sonucu, devlet yönetiminde otoritenin sarsılması, halkın devlete olan güveninin azalmasına ve iç isyanların çıkmasına neden olmuştur. Özellikle yeniçeriler artık padişaha karşı gelmekteydi. Yeniçerilerdeki 'Ocak, devlet içindir.' anlayışı yerine 'Devlet, ocak içindir.' anlayışı gelişmiştir.
Osmanlı Devleti'nin yükselişi ve çöküşü (1299-1920)
Osmanlı Devletinin 1600 yılında sınırları
Avusturya ve İran seferleri sonucu oluşan ekonomik sıkıntılar, tımar sisteminin bozulması ve nüfus artışının yarattığı sosyal hayattaki sıkıntılar ve çağın gerisinde kalınması ile eğitim alanındaki bozulmalar sonucu devlet duraklama dönemine girmiştir. Coğrafi keşiflerle ticaret yollarının önem kaybetmesi, sık padişah değişmeleriyle çok verilen cülus bahşisi ve yeniçerilerin artmasıyla verilen ulufe miktarının da artması Osmanlı ekonomisini yıpratmıştır.
Celali ayaklanmaları, Osmanlı toprak düzenini büyük ölçüde değiştirmiş, ağır vergiler yüzünden ya da “Büyük Kaçgun” sırasında yerlerinden olan çiftçilerin toprakları mültezimlerin ya da yerel yöneticilerin eline geçmiştir. Vergiler yüzünden borca giren köylüler, işledikleri toprakları sonunda tefecilere kaptırdılar. Osmanlı toprak düzeninin belkemiği olan tımar sistemi bozuldu. Büyük nüfus hareketleri ortaya çıktı ve kentlere büyük göçler oldu. Tarımsal üretim geriledi ve kıtlık tarım ürünleri fiyatlarının yükselmesine yol açtı. On binlerce insan yaşamını yitirdi ve pek çok yerleşim yeri yıkıma uğradı. Osmanlıda eğitim(ilmiye)nin bozulması da Osmanlıyı geriletmiştir. Avrupa'daki gelişmeleri (Reform, Rönesans) Osmanlı Devleti'nin takip etmemesi Osmanlı için bir dezavantaj olmuştur.
NOT:Osmanlı Devleti'nin eğitim sisteminin bozulmasının nedeni Beşik Ulemalığı denilen sistemin ortaya çıkmış olmasıdır.Bu sisteme göre müderrislerin(Öğretmen) yeni doğan çocukları doğduğu andan itibaren medrese(Eğitim yuvası) öğretmeni sayılıyordu.

Gerileme (1699- 1792)

Gazi Halife, Sultan III. Selim,Selīm-i sālis Han, سليم ثالث
Ana madde: Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi
Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi, Osmanlı tarihinde Karlofça Antlaşması’ndan (1699) başlayarak, Yaş Antlaşmasına kadar (1792) geçen süreye denir. Bu dönemin sonlarına doğru, Osmanlı Devleti'ne Avrupalılar tarafından "Hasta Adam" denmeye başlanmıştır. Çünkü bu dönemde Osmanlı Devleti, büyük oranda toprak kayıpları yaşamıştır.
Bu dönemde Karlofça ve İstanbul Antlaşması’yla kaybedilen yerleri geri almak ve mevcut toprakları korumak amacıyla batıda Avusturya ve Venedik, kuzeyde Rusya ve doğuda İran ile savaşlar yapılmıştır.
Bu yüzyılda Avrupa’dan geri kalındığı Pasarofça Antlaşması’ndan itibaren kabul edilmiş ve yapılan ıslahatlarda Avrupa örnek alınmıştır.
26 Ocak 1699 tarihinde Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ile imzalanan Karlofça Antlaşması, Osmanlı-Kutsal ittifak Savaşları'nı bitirmiştir. Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin toprak kaybettiği ilk antlaşmadır. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti'nin gerileme dönemi başlamıştır. Papa tarafından Osmanlı Devleti'ne karşı Almanya İmparatorluğu, Avusturya Arşidüklüğü, Polonya Krallığı, Rusya Çarlığı, Malta Sen Jean Şövalyeleri Tarikati ve Venediklilerden(İtalyan) oluşan bir ittifak ile uzun süren savaşlar sonunda yorgun düşen Osmanlı Devleti, Banat ve Temeşvar hariç, bütün Macaristan ve Erdel Beyliği Avusturya'ya, Ukrayna ve Podolya Lehistan'a, Mora ve Dalmaçya kıyıları Venediklilere bırakmıştır.
Bu yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti, kaybettiği toprakları geri alarak Avrupa'da tutunmayı ve eski gücünü korumayı amaçlamıştır. Ancak bir süre sonra bu amacına ulaşamayacağını anlayınca elindeki toprakları koruma politikası izlemeye başlamıştır.

Dağılma (1792 - 1922)

I. Dünya savaşı öncesi Osmanlı devleti ve vasal teorileri
Ana madde: Osmanlı Devleti Dağılma Dönemi
Bu dönem 1792 Yaş Antlaşması ile başlayıp 1922 de Osmanlı Devleti'nin yıkılışına kadar devam eden dönemdir. Osmanlı Devleti Avrupalı devletlerin kendi aralarındaki çıkar çatışmalarından yararlanıp denge politikası izleyerek varlığını korumaya çalışmıştır.
Osmanlı Avrupa'da çıkan isyanlar ve uzun süren Rus savaşları ile iyice yıpranmış ve devlet yönetiminde ıslahata yönelik çalışmalar yapılmış ise de pek başarılı olunamamıştır.

Saltanat Makamı

Ana madde: Osmanlı padişahları
Ayrıca Bakınız: Osmanlı Hanedanı soy ağacı
Osmanlı hanedanınıdan 36 padişah toplam 623 sene hüküm sürmüştür. İlk önce Bey diye adlandırılan padişahlar, 1383'den itibaren Sultan, 1517 tarihinden sonra da Sultan unvanına ek olarak Halife unvanını da taşımaya başlamışlardır.
Osmanlı padişahları tahta çıktıklarında yayımladıkları bir tür genelge olan Adaletnâme; kanunlara uyulması ve herhangi bir haksızlığa hiç kimsenin uğratılmaması konuları hakkında kaleme alınırdı.

Divan-ı Humayun

Osmanlı Devleti kurulduğunda bir divan vardı ve belli başlı uyeleri bulunmaktaydı. Bunlar; Padişah,Sadrazam,Vezir-i Azam, Rumeli ve Anadolu Kazasker'leri, Defterdar, Şeyhülislam,Kaptan-ı Derya, Nişancı
Fatih Sultan Mehmet'ten sonra Vezir-i Azamların görüşlerini daha rahat söylemesi için padişahlar toplantıları arka tarafta bir bölümden izlemiş, divana Vezir-i Azam başkanlık yapmıştır. Bu meclis Osmanlı Devleti'nin yönetiminde Padişaha yardımcı olurdu.

Divan-ı Humayun Üyeleri

Vezir-i Azam (Sadrazam): Padişahtan sonraki en yetkili devlet adamıdır. Padişahın mührünü taşırdı.
Vezir: Sadrazamdan sonraki en yetkili kişidir. Sadrazamın verdiği görevleri yapardı.
Kazasker: Anadolu ve Rumeli'de olmak üzere iki ayrı kazasker bulunurdu. Adalet işlerine bakardı. Ayrıca kadı ve müderrislerin atamasını ya da görevden alma işini yapardı. Bugünkü yargı görevini yaparlardı.
Defterdar: Anadolu ve Rumeli'de iki ayrı defterdar vardı. Rumeli'deki baş defterdardı. Maliye işlerini yapardı. Bugünkü Maliye bakanlığı görevini yürütürdü.
Nişancı: Tapu, kadastro, fethedilen yerleri gelirlerine göre deftere kaydetmek işlerini yürütürdü.
Şeyhülislam: Devlet'te iken verilen kararların İslam'a uygun olup olmadığına karar verir, bu karara fetva denirdi. Sadrazamla eşit rütbedeydi. Şeyhülislam, divan asli üyesi değildi, gerekli görülen konularda çağrılır ve fikri alınırdı.
Kaptan-ı Derya: Donanma ve denizcilikle ilgili işlerden sorumludur. İstanbul'dayken Divan toplantılarına katılırdı. Kaptan-ı Derya da asli üye değildi, gerekli görülen konularda çağrılır ve fikri sorulurdu.
Divan-ı Hümayun 2.Mahmut dönemi'de kaldırılarak yerine nazırlıklar (bakanlıklar) kuruldu.

Yerel Yönetimler

Osmanlı Devleti yönetim birimleri bakımından büyükten küçüğe aşağıdaki gibidir.
Yönetim Birimleri
  • Sancak (İl veya birkaç il birarada)
Yönetenler

Din

Ana madde: Osmanlı İmparatorluğu'nda din
Osmanlı Devleti'nde İslamiyet baskın din olmakla birlikte, İslam inancında "semavi dinler" olarak kabul edilen Musevilik ve Hıristiyanlık dinlerinin mensupları, millet sistemi sayesinde o dönemde batı ülkelerinde azınlık dinlerine gösterilen hoşgörünün üzerinde bir rahatlık içinde yaşamayı sürdürdüler. Hristiyanlığın Ortodoks ve Gregoryen kiliseleri millet sistemi içinde meşru bir şekilde örgütlenmiş durumdaydı. Bu inançlara mensup kişiler, kendi dini kurallarına göre yargılanırdı.
Buna karşılık millet sistemine dahil olmayan dinlerin, devlet içinde meşru bir varlığı bulunmuyordu.

Hilafet

Ana madde: Hilafet
Hilafet veya Halifelik, İslami siyasi ve hukuki yönetim makamına ve yönetime verilen isimdir. Halife ise Hilafet makamındaki kişiye denir. İslamiyet Peygamberi Muhammed'in ölümünden sonra makam bir süre daha bir yönetim biçimi olarak varlığını sürdürmüş olsa da zamanla daha çok İslami bir toplumu veya İslam Devleti'ni vurgulamak için kullanılan bir terim olmuştur.
Halifelik daha çok müslümanların Sünnî kanadının temsilcisi olarak kabul görmüştür. Şiî kanadı büyük ölçüde Sünnî hilafet yönetimi altında yaşasa da Halife'yi kabul etmemişlerdir. Halifeliği Şiî'likteki ya da Alevilik'teki İmamet'ten farklı kabul etmek gerekir. İmamet teokratik bir özellik taşımasına rağmen, Halifelik teokratik bir özellik taşımamıştır. Halifeler yetkilerini saltanat dahi olsa Ümmet'in biat'ı ile devralmışlar, yönetim işlerini de büyük ölçüde danışmaya dayalı olarak yürütmüşlerdir. Bu anlamıyla teokratik olmaktan öte dünyevîdir.
Halife, ilk zamanlarda İslam toplumunda ilerigelenlerin seçimiyle başa geldiği halde, Emevi ailesine geçmesinin ardından saltanat şeklini almıştır. Abbasi Hanedanı'ndan gelen halifelerin 10. yüzyılda zayıflamasına kadar devlet başkanı görevini yürüten halife, bu dönemde siyasi gücün yerel hükümdarların eline geçmesinin ardından sadece ruhani önder veya İslami toplulukların onursal lideri haline gelmiştir. Abbasiler döneminde Bağdat'ta yaşayan halife, Moğolların 1258 yılında Bağdat'ı yağmalamaları sonucunda Mısır'a Memluk himayesine kaçmış, 16. yüzyılın başında Yavuz Sultan Selim'in Memluklar'a son vermesiyle birlikte İstanbul'a taşınmıştır. Daha sonra Osmanlı Hanedanı'na geçen halifelik, 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla fiilen hilafetin olmamasına rağmen resmen halifeliğin varisi Türkiye olmuştur. 3 Mart 1924 tarihinde laiklik ilkesi gereğince halifelik Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından resmen kaldırılmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Musevilik ve Hıristiyanlık

İslam inancında "semavi dinler" olarak kabul edilen Musevilik ve Hıristiyanlık dinlerinin mensupları, millet sistemi sayesinde o dönemde batı ülkelerinde azınlık dinlerine gösterilen hoşgörünün üzerinde bir rahatlık içinde yaşamayı sürdürdüler. Hristiyanlığın Ortodoks ve Gregoryen kiliseleri millet sistemi içinde meşru bir şekilde örgütlenmiş durumdaydı. Bu inançlara mensup kişiler, kendi dini kurallarına göre yargılanırdı.

Misyonerlik faaliyetleri

Ana madde: Osmanlı'da misyonerlik
1820 yılında başlayan ve Kurtuluş Savaşı'na sonuna kadar süren zaman içerisinde Osmanlı Devleti'nde misyonerlik faaliyetleri çok hızlı bir şekilde gelişmiştir. Misyonerlik faaliyetlerini bu denli başarılı olmasında şüphesiz Osmanlı Devleti'nin Islahat Fermanı ile verdiği ayrıcalıklar, kapitülasyon anlaşmaları ile verilen ayrıcalıklar ve Osmanlı Devleti'nin bölgelerine ilgi göstermemesi etkili olmuştur. Başlangıçta kendilerine Anadolu'da hedef bulamayan misyonerler daha sonra Ermenilere odaklanıp çalışmalarında başarılı olmuşlardır. Açtıkları okullardan mezun olanların başarılı olmaları bu okulların etkilerini artırmıştır. Hatta zamanla Müslüman Türkler dahi çocuklarını bu okullara göndermişlerdir.
Misyonerlerin genel hedef kitleleri, İslamiyet'in yaygın olduğu bölgeler olmuştur. Bu çalışma Osmanlı Devleti ile sınırlı kalmayıp Afrika Kıtası, Arap Yarımadası, İran ve Orta Asya halklarına yönelik bir çalışmadır.

Laiklik

Ana madde: Osmanlı İmparatorluğu'nda laiklik

Ekonomik yapı

Ana madde: Osmanlı İktisâdi Yapısı
Son padişaha kadar bütün Osmanlı paralarının üzerinde Kostantiniye ibaresi kullanılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nda Yunanların bunu ilk Doğu Roma İmparatoru I. Konstantin yerine Yunan Kralı I. Konstantin'i kastederek kullanmaları üzerine kullanılmasından vazgeçilmiştir.

Ordu

Ana madde: Osmanlı Askeri Teşkilatı
Osmanlı ordu teşkilatı Anadolu Selçukluları, İlhanlılar ve Memluklular devletlerinin askeri teşkilat yapılarından belirli ölçülerde yararlanılarak kurulmuştur.
Osmanlı Devleti Ordusu'nun Başkomutanlık görevini Hakanlar yapmışlardır.
Yaya ve atlılardan oluşturulan ordunun atsız kısmı "yaya”, süvarileri ise "müsellem” şeklinde adlandırılmıştı. Kapıkulu Ocakları'nın kuruluşuna kadar savaşlarda fiili olarak hizmet gördüler.
Osmanlı Devleti'nin temeli atılırken süvari olan beylik kuvvetlerinin yerine vezir Alâaddin Paşa ile Kadı Cendereli Kara Halil'in tavsiyeleriyle Türk gençlerinden oluşan ayrı ayrı biner kişilik yaya ve müsellem isimleriyle muvazzaf ade ve süvari kuvveti kuruldu.
Topcu arması

Kara kuvvetleri

Ana madde: Osmanlı Ordusu
Yaya ve müsellemlerin temelini attığı ordu teşkilatı zamanla kuvvet ve sınıflara ayrılmıştır. Osmanlı ordusu başlıca 3 ana kuvvetten oluşmaktadır. Bunlar; Kapıkulu Ocağı, Eyalet Askerleri, Akıncılardır.
Kapıkulu Ocağı, Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen addır. Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin askeri gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu.

Donanma

Ana madde: Osmanlı Donanması
Bir minyatürde Osmanlı kadırgası.

Osmanlı Devleti'nin denizcilikle ilgilenmeye başlaması İzmit ve Gemlik taraflarının, daha sonra da Karesi ilinin alınması ile başlamaktadır. Karesi Beyliği gemilerinden faydalanılarak, Rumeli'ye geçen Osmanlı, 1390 yılında Gelibolu'da önemli bir tersane yapmıştır.
Saruhan, Aydın ve Menteşe beylikleri gibi denizde kıyısı olan beylikler, Osmanlı Devleti'nin idaresine girince, onların tersanelerinden de istifade edilmişti.
Bu yıllarda Türk Denizciliği'nin ilk ismi Çaka Bey İzmir'de donanmasını kurmuş, daha sonra ise kızını Kılıçarslan ile evlendirmiştir.
Ayrıca daha sonralardan donanmaya kadırga isimli gemiler girdi. Kadırga hem küreği hem de yelkeni olan gemidir.

Hava kuvvetleri

Ana madde: Osmanlı tayyare bölükleri
Balkan Harbinde Osmanlı pilotları, 1912
Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa tarafından 1909'da ilk adım atılan Osmanlı askerî havacılığı, resmi olarak 1 Haziran 1911 tarihinde Fen Kıtaları Müstahkem Genel Müfettişliği 2. Şubesi bünyesinde Havacılık Komisyonu adıyla faaliyete geçirilmiştir. Havacılık Komisyonu'nun temellerini Fransa’dan satın alınan biri 25, biri de 50 beygirlik iki uçak oluşturmuştur.
Osmanlı Devleti dağılma dönemiOsmanlı Devleti gerileme dönemiOsmanlı Devleti duraklama dönemiOsmanlı Devleti yükselme dönemiOsmanlı Devleti kuruluş dönemiOsmanlı Devleti beylik dönemiModern AvrupaFransız DevrimiRönesansYeni Modern AvrupaOrta ÇağV. MuratIV. MustafaIII. MustafaII. MustafaI. İbrahimYavuz Sultan SelimFatih Sultan MehmetYıldırım BeyazidVI. MehmetAbdülazizIII. SelimIII. OsmanII. AhmetIV. MuratI. AhmetII. SelimII. MuratI. MuratV. MehmetAbdülmecitI. AbdülhamitI. MahmutII. SüleymanI. MustafaIII. MuratII. BeyazidII. MuratOrhan GaziII. AbdülhamitII. MahmutIII. AhmetIV. MehmedII. OsmanI. MustafaKanuniFatih Sultan MehmetI. MehmetOsman Gaziİkinci MeşrutiyetMısırErmeni KırımıTanzimatBirinci MeşrutiyetYunan İsyanıOsmanlı-Rus SavaşlarıOsmanlı Devleti'nde askerî reformlarOsmanlı Devleti'nde milliyetçilikLâle DevriII. Viyana KuşatmasıOsmanlı-Kutsal İttifak SavaşlarıÇaldıran Muharebesiİstanbul'un FethiI. Kosova MuharebesiOsmanlı padişahları listesi

Osmanlı topraklarındaki şu anki devletler

Ana madde: Eski Osmanlı topraklarında şu an bulunan devletler listesi
Osmanlı İmparatorluğu'nun sahip olduğu topraklar üzerinde şu an toplam 34 ülke vardır. Ayrıca Osmanlı 8 ülkeyi Hilafeten kendisine bağlamıştır.